brighten - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
brighten aydınlatmak v.
  • White paint will brighten the room.
  • Beyaz boya odayı aydınlatacaktır.
  • Sunlight brightens the room.
  • Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
  • Sami's smile brightens my day.
  • Sami'nin gülümsemesi günümü aydınlatıyor.
Show More (4)
brighten aydınlanmak v.
  • His face brightened.
  • Yüzü aydınlandı.
  • The sky has brightened.
  • Gökyüzü aydınlandı.
  • The sky brightened.
  • Gökyüzü aydınlandı.
Show More (1)
brighten neşe katmak v.
  • You've brightened my day.
  • Günüme neşe kattın.
Show More (-2)
brighten canlandırmak v.
  • The flowers brightened the room.
  • Çiçekler odayı canlandırdı.
Show More (-2)