yalan - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

yalan



"yalan" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 80 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yalan lie i.
General
yalan plumper i.
yalan falsehood i.
yalan humbug i.
yalan untruth i.
yalan tarradiddle i.
yalan deceit i.
yalan fudge i.
yalan story i.
yalan illusion i.
yalan fable i.
yalan falseness i.
yalan taradiddle i.
yalan perjure i.
yalan baloney i.
yalan invention i.
yalan gammon i.
yalan fairy i.
yalan artificialness i.
yalan flam i.
yalan lie i.
yalan shave i.
yalan tale i.
yalan fiction i.
yalan prevarication i.
yalan pretense i.
yalan fabrication i.
yalan fib i.
yalan falsity i.
yalan pretence i.
yalan cant i.
yalan untruism i.
yalan untruthfulness i.
yalan fable i.
yalan whid i.
yalan mendacity i.
yalan mistruth i.
yalan con i.
yalan cracker i.
yalan inveracity i.
yalan pose i.
yalan flaw [scotland] i.
yalan crud i.
yalan mendacious s.
yalan quack s.
yalan hollow s.
yalan untruthful s.
yalan sham s.
yalan false s.
yalan telltale s.
yalan wrong s.
yalan artificial s.
yalan untrue s.
yalan made-up s.
yalan truthless s.
yalan imaginative s.
yalan impossible s.
yalan faux s.
yalan slanter [australia] s.
yalan subreptitious s.
Colloquial
yalan bogus beef i.
yalan corral dust i.
yalan kidstakes [australia] i.
Idioms
yalan false colors i.
yalan bedtime story i.
yalan phonier than a three-dollar bill s.
yalan queerer than a three-dollar bill s.
Law
yalan prevarication i.
yalan falsehood [scotland] i.
Politics
yalan alternative facts i.
Slang
yalan porky i.
yalan smack i.
yalan cap (rap slang) i.
yalan bull i.
yalan pork pie i.
yalan porker [uk] i.
yalan cap i.
British Slang
yalan porky pies i.
yalan porkies i.
yalan pork pies i.

"yalan" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yalan söylemek lie f.
General
yalan yanlış erroneous i.
yalan haber doctored news i.
zararsız yalan a white lie i.
kuyruklu yalan whopper i.
bir dolu yalan pack of lies i.
bir sürü yalan dolan bag of tricks i.
yalan haber fabricated news i.
bir sürü yalan a tissue of lies i.
yalan makinesi lie detector i.
yalan dolan funny business i.
yalan yere yemin eden perjurer i.
kuyruklu yalan whacker i.
küçük yalan fib i.
yalan dünya transitory life i.
bir dolu yalan a pack of lies i.
beyaz yalan a white lie i.
zararsız yalan white lie i.
yalan dolan humbug i.
yalan yere yemin false oath i.
yalan iddia jactitation i.
masum yalan white lie i.
zararsız yalan fib i.
kuyruklu yalan romance i.
yalan haber falsified news i.
yalan söyleme lying i.
bir sürü yalan a pack of lies i.
yalan söyleme falsehood i.
bir sürü yalan pack of lies i.
yalan yere yemin perjury i.
yeminli yalan perjury i.
yalan dolan a pack of lies i.
yalan beyanda bulunma fraudulent representation i.
yalan ifade prevarication i.
beyaz yalan tarradiddle i.
zararsız yalan tarradiddle i.
yalan beyan false statement i.
yalan beyan misrepresentation i.
pembe yalan white lie i.
beyaz yalan fib i.
küçük ve önemsiz yalan fib i.
yalan efsane fable i.
yalan yemin false oath i.
yalan yemin perjury i.
yalan yere yemin etme perjure i.
büyük yalan great lie i.
büyük yalan monstrous lie i.
kuyruklu yalan big lie i.
büyük yalan big lie i.
kuyruklu yalan monstrous lie i.
kuyruklu yalan great lie i.
kocaman yalan massive lie i.
yalan/uydurma hikaye tale i.
yalan yere yemin oathbreaking i.
yalan beyanda bulunma oathbreaking i.
yalan söyleme lie i.
yalan yere yemin eden kimse mansworn i.
yalan yere yemin etme mansworn i.
yalan yanlış şey half-lie i.
mantıksızlık veya yalan barındıran hikaye fairy tale i.
yalan beyan falsism i.
yalan makinesinde oluşan çizgi polygram i.
yalan makinesi kullanan kimse polygrapher i.
yalan makinesi kullanan kimse polygraphist i.
yalan makinesi kullanma polygraphy i.
yalan makinesi verileri polygraphy i.
yalan söyleme fibbery i.
yalan söyleme fibbing i.
beyaz yalan flaw [scotland] i.
bariz yalan blatant lie i.
düpedüz yalan blatant lie i.
yalan haber misinformation i.
yalan haber taşıyan kimse purveyor i.
kuyruklu yalan stretcher i.
yalan beyan subreption i.
yalan ifade subreption i.
yalan beyan üzerinden varılan sonuç subreption i.
yalan söylemek fib f.
yalan söylemek knock about f.
yalan söylemek tell lies f.
yalan yere yemin etmek commit perjury f.
uydurmak (hikaye/yalan) concoct f.
çok yalan söylemek lie like a trooper f.
ufak çapta bir yalan söylemek fudge f.
yeminliyken yalan söylemek lie under oath f.
yalan söylemek lie f.
yalan yere yemin etmek perjure oneself f.
yalan ifade verdirmek suborn f.
yalan konuşmak tell lies f.
yalan atmak tell a lie f.
hayatını yalan üzerine kurmak live a lie f.
yalan söylemek prevaricate f.
yalan yere yemin etmek forswear oneself f.
yalan söylemek tell a lie f.
yalan söyleyerek bir işten sıyrılıvermek lie one's way out of something f.
yalan söylemek fabricate f.
külliyen yalan söylemek lie through one's teeth f.
yalan söylemek tell a fib f.
yalan konuşmak lie f.
yalan atmak lie f.
yalan yere yemin ettirmek perjure f.
(yalan) atmak fib f.
yalan beyanda bulunmak make a false statement f.
biri hakkında yalan söylemek lie about someone f.
yalan söylemek deceive f.
yalan beyanlarda bulunmak make false statements f.
kendine yalan söylemek lie to oneself f.
yalan söylemeye devam etmek continue to lie f.
yalan testinden geçmek pass the polygraph f.
yalan makinesine girmek take a polygraph f.
yalan beyanda bulunmak commit perjury f.
beyaz yalan söylemek tell a white lie f.
elde etmek içi yalan söylemek blag f.
bir yalan uydurmak invent a lie f.
aşırı yalan söylemek outlie f.
(birini) yalancılıkta/yalan söylemede geçmek/geride bırakmak outlie f.
yalan söylemede/yalancılıkta ileri gitmek outlie f.
yalan söylememek not lie f.
yalan söylememek not tell lies f.
yalan söylememek not tell a lie f.
yalan yere yemin etmek forswear one's self f.
yalan yere tanıklık etmek forswear one's self f.
yalan söylemek fable f.
yalan konuşmak fable f.
yalan yere yemin etmek mainswear f.
yalan yere yemin etmek manswear [uk] f.
yalan söylemek whid f.
yalan söylemek missay f.
yalan şekilde kefil olmak misvouch f.
yalan beyanda bulunmak misvouch f.
yalan söylemek lige f.
yalan dolan sokmak dishonest [obsolete] f.
yalan söylemek cram f.
yalan olduğunu ispatlamak falsify f.
(birini) yalan makinesiyle test etmek polygraph f.
yalan söylemek feign [obsolete] f.
yalan söylemek foist off f.
(davayı) yalan beyan ile savunmak pettifog f.
yalan yanlış konuşmak shuck f.
yalan haber yaymak spread misinformation f.
(yalan, skandal) yaymak purvey f.
ufak çapta bir yalan söylemek snudge f.
beyaz yalan söylemek fib f.
yalan yere yemin etmiş forsworn s.
kuyruklu (yalan) whacking s.
yalan olmayan straight s.
yalan yanlış very inaccurate s.
yalan yanlış full of mistakes s.
yalan yanlış full of mistakes even fabrications s.
yalan söyleyen lying s.
yalan yere yemin etmekten suçlu mansworn s.
yalan ve sahteciliğin kanıtlanmasına ilişkin improbatory s.
yalan yere yemin etmekten suçlu perjured s.
yalan beyan içeren subreptitious s.
yalan yanlış carelessly zf.
yalan bir şekilde falsely zf.
yalan söyleyerek lyingly zf.
hile ve yalan ile deceptively zf.
yalan dolanla pretendingly zf.
yalan söyleyerek subreptitiously zf.
yalan mı yani? is that a lie? ünl.
yalan mı? is that wrong? ünl.
yalan mı yani? is that wrong? ünl.
yalan mı? is that a lie? ünl.
ne yalan söyleyeyim parfay [obsolete] expr.
Phrasals
yalan söyleyerek (kendini bir şeyden) kurtarmak fib (one's) way out of (something) f.
yalan söyleyerek beladan/zor durumdan kurtulmak fib (one's) way out of (something) f.
yalan söyleyerek (bir şeyden) paçayı sıyırmak fib (one's) way out of (something) f.
yalan söylemek round on f.
(birine) yalan söylemek lie to (one) f.
Phrases
yalan dolanla by false pretences zf.
kimliği/pozisyonu hakkında yalan söyleyerek by false pretences zf.
yalan dolanla on false pretences zf.
kimliği/pozisyonu hakkında yalan söyleyerek on false pretences zf.
yalan dolanla under false pretences zf.
kimliği/pozisyonu hakkında yalan söyleyerek under false pretences zf.
ne yalan söyleyeyim to be honest expr.
ne yalan söyleyeyim to be frank expr.
ne yalan söyleyeyim frankly expr.
tamamen yalan there's not a scintilla of truth in it expr.
yalan üstüne yalan lies on top of lies expr.
yalan beyanla by/on/under false pretences expr.
kimliği, özellikleri, finansal durumu, sosyal durumu hakkında yalan söyleyerek/yalan beyan vererek by/on/under false pretences expr.
yalan beyanla under false pretenses expr.
ne yalan söyleyeyim in (all) fairness (to one) expr.
Proverb
iyi niyetle söylenen yalan mubahtır the end justifies the means
olanın tümünü söylemeyen yalan söylemiş sayılır bazen half the truth is often a whole lie
gerçeğin bir kısmını saklamak yalan söylemekle eşdeğerdir bazen half the truth is often a whole lie
ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar if one cries, only his/her mother feels his/her pain truly
ölecek olan insan yalan söylemez dying men speak true
ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar your mother alone will be wail on you
Colloquial
püsküllü iftira/yalan bogus beef i.
bir torba yalan pack of lies i.
bir torba dolusu yalan pack of lies i.
beyaz yalan white lie i.
bir çuval dolusu yalan pack of lies i.
bir çuval yalan pack of lies i.
geçerli yalan white lie i.
herkes yalan söyler everybody lies i.
haklı görülebilecek yalan white lie i.
hoş görülen yalan white lie i.
masum yalan white lie i.
su katılmamış yalan bare-faced lie i.
su katılmamış yalan bald-faced lie i.
yalan dolan monkey business i.
yalan/sahte dünya fake life i.
göz göre göre yalan söyleyen bald-faced liar i.
dümdüz yalan söyleyen bald-faced liar i.
apaçık yalan söyleyen bald-faced liar i.
utanmadan yalan söyleyen bald-faced liar i.
göz göre göre yalan söyleyen bold-faced liar i.
dümdüz yalan söyleyen bold-faced liar i.
apaçık yalan söyleyen bold-faced liar i.
utanmadan yalan söyleyen bold-faced liar i.
güpegündüz yalan söyleyen bold-faced liar i.
bariz yalan bold-faced lie i.
apaçık bir şekilde yalan bold-faced lie i.
güpegündüz yalan bold-faced lie i.
su katılmamış yalan bold-faced lie i.
kuyruklu yalan bold-faced lie i.
katıksız yalan bold-faced lie i.
bir sürü yalan dolan a lot of baloney i.
yalan dolan a lot of baloney i.
yalan konuşma horse pucky [us] i.
büyük bir yalan lollapalooza i.
koca bir yalan lollapalooza i.
büyük yalan big one i.
bariz yalan a crock i.
apaçık yalan a crock i.
(hile, yalan) yemek bite f.
(hile, yalan) yutmak bite f.
birine bir şey hakkında yalan söylemek lie to someone about something f.
ismi hakkında yalan söylemek lie about one’s name f.
yalan söylemek hose f.
(birine) yalan söylemek shine (one) on f.
birine yalan söylemek fake on someone f.
yalan olmak be rather steep f.
yalan yere yemin etmiş olmak be forsworn f.
yalan beyanda bulunmak be forsworn f.
yalan söylemeyi kes stop lying to me expr.
yalan söylemeyi kes! stop lying to me! expr.
yalan mı doğru mu? lie or true? expr.
yalan mı gerçek mi? lie or true? expr.
eğer yalan söylüyorsam allah beni çarpsın may god strike me down if I lie expr.
eğer yalan söylüyorsam allah beni çarpsın Let god strike me down if I'm lying expr.
yalan söylemeyeceğim ngl (not gonna lie) expr.
bunun yalan olduğun söyle! say it ain't so, joe! expr.
burun yalan söylemez the nose knows expr.
bir sürü yalan dolan a lot of hooey expr.
yalan yok (I'm) not going to lie expr.
yalan yok (I'm) not gonna lie expr.
yalan söylemeyeceğim (I'm) not gonna lie expr.
beni yalan söylemek zorunda bırakma ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.
yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.
yalan söylememi istemiyorsan fazla soru sorma ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.
beni yalan söylemek zorunda bırakma ask me no questions, I'll tell you no lies expr.
yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın ask me no questions, I'll tell you no lies expr.
yalan söylememi istemiyorsan fazla soru sorma ask me no questions, I'll tell you no lies expr.
(bir şey) desek/dense yalan olmaz can you/we say (something)? expr.
bence yalan söylüyorsun I believe you, (but) thousands wouldn't [uk] expr.
yalan söyledim I tell a lie expr.
yalan değil no lie exclam.
Idioms
yalan/sahte/numara rope of sand i.
düpedüz yalan bold-faced lie i.
aşikar yalan bold-faced lie i.
cüretkarca yalan bold-faced lie i.
apaçık yalan bold-faced lie i.
göz göre göre yalan konuşan kişi bold-faced liar i.
yalan dolan a lot of bunk [uk] i.
yalan dolandan şey a thing of shreds and patches i.
yalan reklam false advertising i.
kendini yalan yanlış tanıtma false advertising i.
her zamanki hikaye (birinin söylediğinin yalan olduğu düşünülerek söylenir) a likely story i.
kuyruklu yalan bald-faced lie i.
kuyruklu yalan a cock-and-bull story i.
kuyruklu yalan cock-and-bull story i.
kuyruklu yalan fish tale i.
kuyruklu yalan fish story i.
kuyruklu yalan bare-faced lie i.
külliyen yalan an out-and-out lie i.
küçük masum yalan little white lie i.
küçük beyaz yalan little white lie i.
su katılmamış yalan an out-and-out lie i.
su katılmadık yalan an out-and-out lie i.
yalan beyan false colors i.
görmezden gelinen yalan a polite fiction i.
kuyruklu yalan a cock and bull story i.
büyük bir yalan a fish story i.
kuyruklu yalan a fish story i.
büyük bir yalan a fish tale i.
kuyruklu yalan a fish tale i.
yalan dolan a tissue of lies i.
düpedüz yalan barefaced lie i.
arsızca yalan barefaced lie i.
bariz yalan barefaced lie i.
apaçık yalan barefaced lie i.
yalan dolan bill of goods i.
bir kişinin yalan söylediğini farketmek spot a liar f.
yalan söylemek draw a long bow f.
yalan dolana prim vermek give the whetstone f.
yalan vaatlerle beklentiyi sürdürmek bear in hand f.
bir şeyin değerini/etkisin ya da cazibesini artırmak için yalan bilgi yaymak salt the books f.
adamın gözünün içine baka baka yalan söylemek lie through one's teeth f.
birisi hakkında yalan yanlış konuşmak dish the dirt on somebody f.
bariz bir yalan söylemek tell an outright lie f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through one's teeth f.
birisine yalan söylemek feed something to someone f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through one's throat f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie in one's throat f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie in one's teeth f.
bariz yalan söylemek lie through one's teeth f.
kuyruklu yalan söylemek tell an outright lie f.
kuyruklu yalan söylemek tell a tall tale f.
kuyruklu yalan söylemek lie through one's teeth f.
makine gibi yalan söylemek lie like a rug f.
kuyruklu yalan söylemek lie in one's throat f.
kuyruklu yalan söylemek lie in one's teeth f.
kuyruklu yalan söylemek lie through one's throat f.
yalan konuşmak speak with forked tongue f.
yalan atmak/uydurmak spin somebody a line f.
yalan söylemek sell someone a bill of goods f.
utanmadan yalan söylemek lie like a rug f.
yalan konuşmak speak with a forked tongue f.
yalan haber vermek give a false colour to f.
yalan gibi gelmek sound a false note f.
yalan gibi gelmek strike a false note f.
yalan gibi görünmek strike a false note f.
ağzı yalan dolu olmak have a forked tongue f.
yalan yanlış bir cevap almak get the runaround f.
(birinin) dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek keep (one) honest f.
(birinin) yalan söylemesinin önüne geçmek keep (one) honest f.
birinin dürüstlüğünü bozmasını/yalan söylemesini engellemek keep someone honest f.
önemsiz beyaz bir yalan söylemek cross one's fingers f.
yalan söylerken ceza almayacağına/suç olmayacağına inanarak parmaklarını çapraz yapmak cross one's fingers f.
(birine) yalan uydurmak pitch (one) a line f.
(birine) yalan uydurmak pitch a line (to somebody) f.
(birine) yalan uydurmak pitch a story (to somebody) f.
(birine) yalan uydurmak pitch a yarn (to somebody) f.
(birine) yalan uydurmak pitch (one) a story f.
(birine) yalan uydurmak pitch (one) a yarn f.
(birine) bir yalan uydurmak/atmak spin (one) a story f.
(birine) yalan bir hikaye anlatmak spin (one) a story f.
(birine) bir yalan uydurmak/atmak spin (one) a tale f.
(birine) yalan bir hikaye anlatmak spin (one) a tale f.
(birine) bir yalan uydurmak/atmak spin (somebody) a yarn f.
(birine) yalan bir hikaye anlatmak spin (somebody) a yarn f.
(birine) bir yalan uydurmak/atmak spin (somebody) a tale f.
(birine) yalan bir hikaye anlatmak spin (somebody) a tale f.
yalan söyleyerek kendini bir durumun içine sokmak lie your way into something f.
yalan söyleyerek kendini bir duruma sokmak lie your way into something f.
yalan söyleyerek kendini bir durumdan çıkarmak lie your way out of something f.
yalan söyleyerek kendini bir durumdan sıyırmak lie your way out of something f.
yalan söylemek be economical with the truth f.
yalan konuşmak bum rap f.
yalan konuşmak bum-rap f.
yüzsüzce yalan söylemek lie like a tombstone f.
utanmadan yalan söylemek lie like a tombstone f.
makine gibi yalan söylemek lie like a tombstone f.
külliyen yalan söylemek lie through teeth f.
adamın gözünün içine baka baka yalan söylemek lie through teeth f.
bariz yalan söylemek lie through teeth f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through teeth f.
kuyruklu yalan söylemek lie through teeth f.
utanmadan yalan söylemek lie through teeth f.
yüzsüzce yalan söylemek lie through teeth f.
külliyen yalan söylemek lie through your teeth f.
adamın gözünün içine baka baka yalan söylemek lie through your teeth f.
bariz yalan söylemek lie through your teeth f.
bir ayak üstünde bin yalan söylemek lie through your teeth f.
kuyruklu yalan söylemek lie through your teeth f.
utanmadan yalan söylemek lie through your teeth f.
yüzsüzce yalan söylemek lie through your teeth f.
bir şeyin yalan olduğunu göstermek nail a lie [uk] f.
bir şeyin yalan olduğunu göstermek nail the lie f.
yalan söylemek sell a bill of goods f.
yalan söylemek spin (one) a yarn f.
(küçük) masum bir yalan söylemek tell a (little) white lie f.
(küçük) beyaz bir yalan söylemek tell a (little) white lie f.
gözünün içine baka baka yalan söylemek lie through one's teeth f.
kuyruklu yalan cut from whole cloth s.
kuyruklu yalan cut out of whole cloth s.
kuyruklu yalan made from whole cloth s.
yalan dolan out of (the) whole cloth [us] s.
kuyruklu yalan made out of whole cloth s.
yalan/fani dünya dust and ashes expr.
yalancıya yalan söylenmez you can't bluff a bluffer expr.
beni yalan söylemek zorunda bırakma ask no questions and hear no lies expr.
beni yalan söylemek zorunda bırakma ask me no questions I'll tell you no lies expr.
çok konuşan çok yalan söyler a great talker is a great liar expr.
düpedüz yalan an out-and-out lie expr.
kuyruklu yalan (made up) out of whole cloth expr.
ölümden ve vergilerden başkası yalan nothing is certain but death and taxes expr.
yalan dolan out of whole cloth expr.
yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın ask no questions and hear no lies expr.
yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın ask me no questions I'll tell you no lies expr.
bir başka yalan daha su yüzüne çıktı another lie nailed to the counter expr.
bir yalan daha peyda oldu another lie nailed to the counter expr.
bir yalan daha ayyuka çıktı another lie nailed to the counter expr.
köpeğim ödevimi yedi (kötü mazeret/yalan) the dog ate my homework expr.
sular kesildi (kötü mazeret/yalan) the dog ate my homework expr.
elektrikler kesildi (kötü mazeret/yalan) the dog ate my homework expr.
(biriyle ilgili olarak) ne yalan söyleyeyim in (all) fairness (to somebody) expr.
bir sürü yalan dolan a bunch of hooey [us] expr.
külliyen yalan the devil is a liar expr.
tamamen yalan the devil is a liar expr.
Speaking
bana yalan söylediler they lied to me expr.
ben sana yalan söyledim I lied to you expr.
bana niye yalan söyledin? why did you lie to me? expr.
bana neden yalan söyledin? why did you lie to me? expr.
başka hangi konuda yalan söylüyorsun? what else are you lying about? expr.
bunların hepsi yalan these are all lies expr.
bana neden yalan söylüyorsun? why are you lying to me? expr.
bana yalan söyleme don't lie to me expr.
bana yalan söyledin you lied to me expr.
ben yalan söylemem I don't tell lies expr.
ben yalan söylemem I don't lie expr.
bana sakın yalan söyleme! don't you lie to me! expr.
benim hakkımda yalan söylemeyi bırak stop telling lies about me expr.
bana niçin yalan söyledin? why did you lie to me? expr.
bana yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to me expr.
bazen yalan söylerim I lie sometimes expr.
bize yalan söyledin you lied to us expr.
bana yalan söylemene gerek yok you don't have to lie to me expr.
bana yalan söyleme do not lie to me expr.
desem yalan olmaz it wouldn't be wrong to say expr.
her şey yalan all this pain is an illusion expr.
emekli olduğumu söylediğimde yalan söylüyordum when I said that I was retired that was a lie expr.
neden yalan söylesin? why would he lie? expr.
ona yalan söylemeye devam edemem I can't keep lying to her expr.
ne yalan söyleyeyim I gotta say expr.
kamera yalan söylemez the camera cannot lie expr.
neden yalan söylüyorsun? why do you lie? expr.
ne büyük yalan what a big lie expr.
ona yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to him expr.
ona yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to her expr.
onlara yalan söylediğine inanamıyorum I can't believe you lied to them expr.
neden yalan söylüyorsun? why are you lying? expr.
onu tanıdığı konusunda yalan söylüyor he lies about knowing him expr.
onun yalan söylediğini biliyorum I know she's lying expr.
neden bana yalan söyledin? why did you lie to me? expr.
sana yalan söylemiyorum I am not lying to you expr.
sana güvenmiyorum çünkü sen bana yalan söyledin I don't trust you because you lied to me expr.
sana yalan söylemek için bir nedenim mi var do I have any reason to lie to you expr.
sakın yalan söyleyeyim deme don't you dare lie to me expr.
sana yalan söyledim I lied to you expr.
sakın bana yalan söylemeye kalkma don't you dare lie to me expr.
sana yalan borcum mu var do I have any reason to lie to you expr.
yalan söylediğin ortaya çıkarsa if it turns out you're lying expr.
yalan söylüyorsun you're lying expr.
yalan söylemeyi beceremem I'm not a good liar expr.
yaşım konusunda yalan söylüyorum I lie about my age expr.
yalan değil it is not a lie expr.
yalan söyleme bana do not lie to me expr.
yapmadım/düşünmedim desem yalan olur I would be lying if I said I wasn't expr.
yalan söylemiyorum that ain't no lie expr.
yalan söylediğimi mi sanıyorsunuz? do you think I'm lying? expr.
yalan söylemiyorsun değil mi? no lie? expr.
yalan söylemiyorum I'm not lying expr.
yalan söylemek senin genlerinde var lying is in your genes expr.
yalan söylediğimi mi sanıyorsun? do you think I'm lying? expr.
yalan söylemişler they lied expr.
yalan değil that ain't no lie expr.
yalan söylemiyorsun değil mi? you are not lying are you? expr.
yalan söylemeyeceğim I’m not going to lie expr.
ben asla yalan söylemem I never lie expr.
Trade/Economic
yalan beyana dayalı kredi liar loan i.
yalan makinası polygraph i.
Law
hibeye dair yalan lie in grant i.
imtiyaza dair yalan lie in franchise i.
şahitleri yalan beyana teşvik etme encouraging witnesses to make false statements i.
şerikleri yalan beyana teşvik etme encouraging accomplices to make false statement i.
yalan yere yemin perjury i.
yalan ifade prevarication i.
yalan şahitlik suçlamasıyla itham impeach i.
yalan yere yemin cürmü felony of false swearing i.
yalan beyan false statement i.
yalan yere yeminin neticeleri consequences of perjury i.
yalan makinesi polygraph i.
yalan yere yemin eden false witness i.
yalan şahadet cürmü felony of perjury i.
yalan beyan perjury i.
yalan yere yemin false swearing i.
yalan beyan fraudulent misrepresentation i.
yalan makinesi lie detector i.
yalan yere tanıklık cezası penalty of perjury i.
yalan beyanat false statement i.
yalan yere yemin etme cezası penalty of perjury i.
yalan beyan fraudulent representation i.
yalan yere yemin etme perjury i.
yalan yere yemin false oath i.
yalan yere yemin eden perjurer i.
yalan yere yemin lying under oath i.
yalan yere yemin bearing false witness i.
yalancı şahitlik ve yalan yere yemin etme perjury and false swearing i.
yalan beyan bearing false witness i.
yalan beyan perjury i.
yalan şahitlik perjury i.
yalan beyanda bulunma fraudulent representation i.
yalan beyan lying under oath i.
yalan şahitlik false testimony i.