one - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

one

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"one" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 78 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
one i. bir
one s. tek
one zm. biri
General
one i. bir (sayı olarak)
one i. kimse
one i. kişi
one i. insan
one i. birisi
one i. adam
one i. bir
one i. bir sayısı
one i. 1
one i. 1 dolar değerinde banknot
one i. birim
one i. belirli kimse
one i. 1 yaş
one i. 1 rakamı ile simgelenen sayılabilir nicelik
one i. üzerinde tek nokta bulunan domino taşı
one i. üst yüzeyinde tek nokta bulunan zar
one i. bir poundluk banknot
one i. fanatik
one i. hayran
one i. taraftar
one i. sıra dışı kimse
one i. emsalsiz kimse
one i. garip kimse
one i. bendeniz
one i. şahsım
one f. birleştirmek
one s. bir tane
one s. vahit
one s. aynı
one s. tek üye olan
one s. tek eleman olan
one s. türündekilere kıyasla tek olan
one s. belirli bir türün tek bireyi olan
one s. önceden olan
one s. bir zamanlar olmuş
one s. bir ara gerçekleşmiş
one s. bir yaşında olan
one s. hemfikir olan
one s. eşit
one s. bütün oluşturacak şekilde birleşmiş
one s. uyum ve bütünlük içinde olan
one s. var olan
one s. gerçekleşen
one s. tanımsız olarak var olan
one s. tanımsız olarak gerçekleşen
one s. tam
one s. bütün
one zm. belirli biri
one zm. adında biri
one zm. bahsedilen
one zm. bağlamdan anlaşılan
one zm. herhangi
one zm. bahsi henüz geçmiş olan
one zm. şaka
one zm. kahkaha
one zm. gülüş
one zm. darbe
one zm. vuruş
Colloquial
one i. beceriksiz bilgisayar kullanıcılarını taklit amacıyla ünlem işaretinden sonra konan bir sayısı
one s. yegane
one s. (pekiştirmek için) bir
Speaking
one expr. saat bir
Textile
one i. en küçük beden giyim eşyası
Math
one i. (soyut cebirde) halka yapısında çarpıma göre etkisiz eleman
Chemistry
one s. iki veya daha fazla bileşenden tek bir oluşum yaratan
one snk. keton anlamında bir sonek
Linguistics
one i. i harfi
Religious
one i. en yüce varlık
one i. her şeyin özünü oluşturan prensip
one i. mutlak olan şey
one i. nihai gerçeklik
one i. tanrı
Philosophy
one i. (neoplatonizmde) varlığın ana kaynağı olarak görülen mutlak gerçeklik
Sport
one i. (krikette) topa vurup kaleler arasında koşarak elde edilen puan
Card
one i. birli

"one" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 3 sonuç

Türkçe İngilizce
General
öne forward zf.
öne forrard zf.
öne to the fore zf.

"one" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
one by one zf. tek tek
one by one zf. birer birer
no one zm. hiç kimse
General
one third i. üçte bir
one step i. tek adım dansı
one and the same i. aynı
one second i. bir saniye
little one i. yavru
one of a pair i. eş
one fifth i. beşte bir
one act plays i. tek perdelik oyunlar
one sidedness i. tek taraflılık
debt owed to one i. alacak
being content with what one has i. kanaatkarlık
one fourth i. dörtte bir
one foot in the grave i. bir ayağı çukurda
one month production i. bir aylık üretim
one shot i. el
a similar one i. misil
one in number i. bir adet
the evil one i. iblis
one sixth i. altıda bir
one party systems i. tek parti sistemleri
money owed to one i. alacak
one-armed person i. çolak
place where one earns one's living i. geçim kapısı
one point lessons and swiss army instruction i. bir konuya yönelik dersler ve çok yönlü eğitim
one under the other i. alt alta
not one tittle i. en ufak hiçbir şey
the place where one earns one's livelihood i. ekmek teknesi
double one i. hepyek
special ottoman foundation for helping one another i. avarız vakıfları
last but one i. sondan bir önceki
one hundred add i. takriben yüz
first one i. birincisi
one half i. yarısı
one horse i. tek atlı
a new one on me i. şaşırtıcı bir şey
little one i. ufaklık
place where one earns his living i. ekmek kapısı
twenty one i. yirmi bir
one party system i. tek parti sistemi
one living away from home i. gurbetçi
the only one i. tek olan
one who uses forced labor i. angaryacı
one of his redeeming features i. iyi taraflarından biri
the only one of its kind i. nevi şahsına münhasır
one who speaks through his nose i. hımhım
number one i. çıkar
the place where one earns one's bread i. ekmek teknesi
the evil one i. şeytan
fourth one i. dördüncüsü
one thousand i. bin (sayı)
one day option i. bir günlük prim
one of a kind i. türünün tek örneği
the father of one child i. bir çocuk babası
one minute i. bir dakika
one color i. tek renk
the position where one belongs to i. ait olduğu makam
lack of a devotion to one´s country or family i. hamiyetsizlik
one who commits armed robbery i. silahlı soygun yapan kimse
one who conducts a poll i. anketör
one who conducts surveys i. anketör
one that become evident i. belirginleşen
one that become clear i. belirginleşen
one obvious similarity i. tek belirgin benzerlik
one time profit i. tek seferlik kazanç
one sunday afternoon i. bir pazar öğleden sonrası
family with more than one kid i. çok çocuklu aile
parents with more than one kid i. çok çocuklu aile
one digit operation i. tek sayamaklı işlem
one in every week inspection i. haftalık denetim
one digit adder i. tek sayamaklı toplayıcı
rank number one i. birinci sıra
one quarter i. dörtte bir
one quarter i. dörtte biri
one example i. bir örnek
getting along with one another i. geçim
one dollar i. bir dolar
eighty-one i. seksen bir
one-way ticket i. tek gidiş bileti
million-to-one chance i. milyonda bir şans
one-parent family i. tek ebeveynli aile
one-piece i. tekparça
one-way rental i. tek yönlü kiralama
one-way slope i. tek yönlü eğim
one-off i. özel olarak yapılan
one-way ticket i. gidiş bileti
one-way ticket i. dönüş bileti
one-act plays i. tek perdelik oyunlar
one-two i. verkaç
one-man show i. tek kişilik sergi
one-way street i. tekyönlü yol
one-off i. özel
one-person companies i. özel şirketler
one-tenth of a hectare i. dekar
one-person corporations i. tek kişilik şirketler
one-off i. bir kez olan ve bir daha tekrarlanmayan olay
one-family dwelling i. tek ailelik konut
one-roomed flat i. tek odalı daire
one-piece i. tek parça
one-reeler i. kısa metrajlı film
one-armed bandit i. kollu kumar makinesi
one-way traffic i. tek yönlü trafik
one-time payment i. kesenek iadesi
a one-off i. bir defalığına
a one-off i. bir seferliğine
one touch control i. tek tuş kontrol
one touch control i. tek dokunma ile kontrol
advantages over one thing to another i. bir şeyin diğerine karşı avantajları
one sided love i. tek taraflı aşk
one upmanship i. üstünlük sağlama çabası
one upmanship i. daha avantajlı olma durumu
one out of every three i. her üç kişiden biri
one fifth of i. beşte biri
one to one contact i. birebir temas
one fourth of i. dörtte biri
odd-one-out i. tuhaf tip
one of the girls i. kızlardan birisi
odd-one-out i. gruptan dışlanan tip
odd-one-out i. garip tip
one-down position i. bir alt konum
one-down position i. bir alt pozisyon
one shot i. tek sefer
one time i. tek sefer
one of the wonders of the world i. dünyanın harikalarından biri
a thousand and one nights i. 1001 gece masalları
a thousand and one nights i. binbir gece masalları
one and a half i. bir buçuk
thirty one i. otuz bir
forty one i. kırk bir
twenty one i. 21
thirty one i. 31
forty one i. 41
fifty one i. 51
fifty one i. elli bir
sixty one i. 61
sixty one i. altmış bir
seventy one i. yetmiş bir
seventy one i. 71
eighty one i. seksen bir
eighty one i. 81
ninety one i. 91
ninety one i. doksan bir
one man i. adamın biri
one and half hour i. bir buçuk saat
one more cup of coffee i. bir fincan kahve daha
one-year period i. bir yıllık dönem
one-year period i. bir senelik dönem
one-sixth of the world's population i. dünya nüfusunun altıda biri
one of a kind i. kendine özgü
one-half cash i. yarısı peşin
one solution i. tek çözüm
one last goodbye i. son bir veda
one last goodbye i. son bir elveda
one of the products i. ürünlerden biri
twenty-one i. yirmi bir oyunu
number one priority i. bir numaralı öncelik
one carat i. bir karat
one more step i. bir basamak daha
one more step i. bir adım daha
one who claims succession to the crown i. tahta talip olan
one with limited finances i. maddi olanağı kısıtlı
one with limited financial means i. maddi olanağı kısıtlı
one out of three of the patients i. hastaların üçünden bir tanesi
one third of the patients i. hastaların üçte biri
a one-room schoolhouse i. tek sınıflık okul binası
one seventh i. yedide bir
one of three i. üçte biri
number one i. bir numara
one-man show i. tek kişilik gösteri
one skilled in the art of marking and protection of security documents i. güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri
one of the most famous carnivals i. en ünlü karnavallardan biri
one-liner i. özlü esprili cümle veya şaka
one liner i. tek cümlelik kısa fıkra
minimum warranty of one year i. en az bir yıllık garanti
one man army i. tek kişilik ordu
one-time study i. bir defalık çalışma
one-time study i. tek seferlik çalışma
one who loves to show off i. kovalak
one who loves to show off i. gösteriş düşkünü
one of my favorite i. favorilerimden bir tanesi
one of my favorite i. favorilerimden biri
one of my favourite i. favorilerimden biri
one of my favourite i. favorilerimden bir tanesi
one shoe of a pair i. ayakkabının teki
five ws and one h i. 5n1k
one-armed bandit i. slot makinesi
one more reason to celebrate i. kutlama için bir neden daha
one third of countries i. ülkelerin üçte biri
section one i. birinci bölüm
one-week vacation i. bir haftalık tatil
one dollar and eighty-seven cents i. bir dolar seksen yedi sent
one-word answer i. tek kelimelik cevap
beloved one i. sevilen
beloved one i. sevgili
one of these people i. bu insanlardan biri
one of the worst days ever i. gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri
two-for-one deal i. bir alana bir bedava
any one of the five senses i. beş duyudan herhangi biri
one-nil i. 1-0
one-nil i. bir sıfır
one-nil i. bire karşı hiçbir şey
verbal one-upmanship i. laf ebeliği
seven thousand one hundred and twelve i. yedi bin yüz on iki
one course i. tek ders
one of his finest work i. onun en iyi işinden biri
one-world i. bütün dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması ve insanların buna uygun davranması
one-to-one combat before a battle i. mübareze
one more year i. bir sene daha
one more year i. bir yıl daha
one of our students i. öğrencilerimizden biri
one of seven regions i. yedi bölgeden biri
number one problem i. bir numaralı sorun
one-story house i. tek katlı ev
one and a half year i. bir buçuk yıl
one of them i. aralarından biri
one of the results i. sonuçlardan biri
one time opportunity i. tek seferlik fırsat
one-to-one lesson i. bire bir ders
number one i. saçın elektrikli tıraş makinesi ile çok kısa kesildiği bir model
number one i. kişinin kendisi
number one i. kişinin temel ilgi ve ihtiyaçları
part one i. birinci kısım
part one i. birinci bölüm
part one i. bölüm bir
the odd one out i. çok tuhaf olduğundan gruptan dışlanan tip
the odd one out i. dışlanan insan
the odd one out i. garip insan
the odd one out i. tuhaf tip
thirty-one i. otuz bir birim
thirty-one i. otuz birli grup
thirty-one i. arap rakamlarıyla otuz birin simgelediği numara
twenty-one i. yirmi birli grup
twenty-one i. serinin yirmi birinci elemanı
a one i. bir bütün
any one i. grubun herhangi bir üyesi
each and every one i. her bir kişi/şey
each and every one i. teker teker hepsi
each and every one i. hepsi
each and every one i. herkes
one thousand i. bin
young one i. yaşı genç kimse
young one i. yavru hayvan
one thousand six hundred i. bin altı yüz
fair one i. güzel kadın
fair one i. güzeller güzeli
hole in one i. nadir başarı
hole in one i. harika iş
hole in one i. dikkate değer başarı
hole-in-one i. nadir başarı
hole-in-one i. harika iş
hole-in-one i. dikkate değer başarı
loved one i. yakın ilişki
loved one i. kıymet verilen ilişki
loved one i. gönül ilişkisi
loved one i. yakın zamanda vefat etmiş kimse
loved one i. merhum kimse
one c i. yüz
one for the book i. unutulmaz başarı
one hundred one i. 101 sayısı
one percent i. yüz eş parçadan biri
one thousand i. kronometrik sayma şemasında kullanılan bir birim ölçüsü
one thousand million i. milyar
one thousand thousand i. milyon
one-fourth i. çeyrek
one-hundredth i. yüzde bir
one-man band i. tek adamla yönetilen kurum
one-night stand i. tek gecelik komedi gösterilerinin sergilendiği yer (şehir, kasaba)
one-on-one i. iki kişinin buluşması
one-on-one i. iki kişinin yüzleşmesi
one-shot i. gösteri sanatçısının tek seferlik sahne performansı
one-shot i. yalnızca bir kez kullanılan şey
one-sixty-fourth i. altmış dört eş parçadan biri
one-spot i. üzerinde tek nokta bulunan domino taşı
one-tenth i. onda bir
one-tenth i. yok denecek kadar az miktar
one-third i. üçte bir
one-thirty-second i. otuz iki eş parçadan her biri
one-way street i. tek taraflı etkileşim
see before one dies f. dünya gözüyle görmek
hide the distress one suffered f. kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
go someone one better f. birinin yaptığından daha iyisini yapmak
weigh one thing against another f. karar vermeye çalışırken bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak
keep something by one f. elinin altında bulundurmak
greet one another f. merhabalaşmak
settle accounts with one another f. ödeşmek
like one another f. hoşlaşmak
embrace one another f. kucaklaşmak
knit one, purl one f. bir ters örmek
make one f. ortak olmak
bite one another f. dalaşmak
make one suspicious f. zihnini bulandırmak
paste somebody one f. yumruk atmak
fly at one another's throat f. gırtlak gırtlağa gelmek
favor one person f. ayrıcalık tanımak
do one's job for one f. benzetmek
(for one) to be worthwhile f. adamdan sayılmak
get one round one's back f. başına belayı satın almak
occur to one f. aklına gelmek
make one f. birlemek
go one better f. daha iyisini yapmak
pull a fast one f. kazık atmak
get what's coming to one f. layığını bulmak
see something before one dies f. dünya gözüyle görmek
cause to fight with one another f. dövüştürmek
hold out on one f. birinden gizlemek
(for one) to be worthwhile f. adamdan saymak
surprise one f. garibine gitmek
put something to one side f. bir şeyi bir kenara bırakmak
put on one side f. sonraya bırakmak
sacrifice one´s fortune f. servetini feda etmek
put one´s foot in it f. baltayı taşa vurmak
carry one through f. bir şey birini ayakta tutmak
make one feel better f. yüreğine su serpmek
pit one person against another f. birbiriyle boy ölçüşmek
never occur to (one) f. aklının ucundan geçmemek
push one another f. itişmek
tell one to one's face f. birinin yüzüne karşı söylemek
do number one f. çiş yapmak
pit one person against another f. birbiriyle yarışmak
kill one another f. kırışmak
do one's job for one f. öldürmek
pit one thing against another f. birbiriyle yarışmak
look at one another f. bakışmak
be one step ahead f. bir adım önde olmak
see one through f. idare etmek
play with one another f. oynaşmak
get what's coming to one f. müstahakkını bulmak
fit into one another f. çakışmak
set one person against another f. fitne sokmak
snatch from one another f. kapışmak
clock somebody one f. şamar atmak
pull a fast one f. oyuna getirmek
have money owed to one (by) f. alacaklanmak
guarded in what one says f. lafına dikkat etmek
give one a tickle in one's throat f. gıcık vermek
snatch something from one another f. kapışmak
have one's wits about one f. kafası yerinde olmak
get one's wits about one f. aklını başına toplamak
combine into one f. tek parça olarak birleştirmek
have one's wits about one f. doğru dürüst düşünebilmek
take someone to one side f. birini bir yana çekmek
give one another written certifications f. senetleşmek
get what's coming to one f. hak ettiği cezayı yemek
be of one mind f. hemfikir olmak
move to one side f. kaymak
see one through f. yetmek
joke with one another f. şakalaşmak
pit one against another f. birbiriyle yarışmak (iki şey)
pay as one goes f. peşin parayla alışveriş etmek
get a second one f. ikilemek
do what one feel likes doing f. kendi havasında olmak
get what's coming to one f. cezasını bulmak
be guarded in what one says f. lafına dikkat etmek
collide with one another f. çakışmak (birbiri ile)
fly at one anothers throats f. boğaz boğaza gelmek
give one a black eye f. bir gözünü patlatmak
pit one against another f. boy ölçüşmek (iki şey)
go someone one better f. birini geçmek
give one a tickle in one's throat f. gıcıklamak
go back to square one f. sıfırdan başlamak
jump from one thing to the other f. daldan dala konmak
have money owed to one f. alacağı olmak
come to recognize that one is wrong f. yanıldığının farkına varmak
be remembered after one is dead f. adı kalmak
pull a fast one on somebody f. kazık atmak
sap one´s strength f. kuvvetini azaltmak
clock somebody one f. şamar vurmak
sell all one has f. satıp savmak
sweep before one f. önüne katmak
lay about one f. sağına soluna vurmak
do number one f. işemek
sweep before one f. sürüklemek
be one with f. ile aynı fikirde olmak
have it in one f. yeteneği olmak
put something to one side f. bir kenara bırakmak
pit one person against another f. boy ölçüşmek
remembered after one is dead f. adı kalmak
compensate for one thing with another f. bir şeyi başka bir şeyle telafi etmek
confront one another f. yüzleşmek
parlay one thing into another f. bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek
carry one through f. bir şey birini başarılı bir sonuca ulaştırmak
stake all one's money on one gamble f. rest çekmek
zipper one thing into another f. bir şeyi başka bir şeye fermuarla takmak
sue one another f. mahkemeye düşmek
pit one thing against another f. boy ölçüşmek
occur one f. hatırına gelmek
rue the day one was born f. doğduğuna pişman olmak
compensate for one thing by another f. bir şeyi başka bir şeyle telafi etmek
kill two birds with one stone f. iki işi birden görmek
catch one´s eye f. dikkatini çekmek
notify to one f. birisine haber vermek
dot somebody one f. geçirmek
dot somebody one f. yumruk atmak
dot somebody one f. koymak
not end up as one had hoped f. fos çıkmak
do all one can do f. elinden geleni yapmak
do the best one can do f. elinden geleni yapmak
give as good as one gets (in an argument) f. laf altında kalmamak
be unable finish what one was saying f. laf ağzında kalmak
express what one wants f. meramını anlatmak
ask (one) to forgive f. affetmesini istemek
(for any desired thing) to come to (one) by itself f. ayağına gelmek
have (something/someone) brought to one f. ayağına getirtmek
turn against (for one person to another) f. aleyhine dönmek
(a single) get (someone) to number one in the chart f. bir numara yapmak
(a single) get (someone) to number one in the chart f. bir numaraya çıkarmak
(a single) get (someone) to number one in the chart f. listede bir numaraya taşımak
do as one says f. denileni yapmak
not to exchange (one thing) for (another) f. değiştirememek
know where one is standing f. çizgiyi korumak
exchange ideas with one another f. karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak
exchange ideas with one another f. karşılıklı fikir alışverişi yapmak
turn out be somebody one knows before f. tanış çıkmak
turn out be somebody one knows before f. tanışık çıkmak
lose one´s life f. yaşamını yitirmek
ask from where one hasn't studied f. çalışmadığı yerden sormak
want no one f. hiç kimseyi istememek
be one of the f. arasında yer almak
be one of (the most important/largest...) among f. arasında yer almak
remain one of the most f. arasında yer almak
lean (one thing) against (another) f. dayandırmak
not to show one' true colors f. renk vermemek
not to show one' true colors f. rengini belli etmemek
see (someone) before one dies f. dünya gözü ile görmek
be so affected by something that one can't think of anything else f. dünyayı gözü görmemek
make signs to one another f. işaretleşmek
back to square one f. beyaz bir sayfa açmak
back to square one f. beyaz sayfa açmak
straighten up and do as one is supposed to do f. yola gelmek
pile one trouble on another f. derde dert katmak
be so few one can count them on the fingers of one hand f. parmakla gösterilmek
(for one´s life) to last long enough f. ömrü yetmek
(for one´s life) to last long enough f. ömrü vefa etmek
unite under one flag f. bir bayrak altında toplamak
be upon one f. alacaklılar kapıya dayanmak
be upon one f. alacaklıları kapıya dayanmak
belong to one f. kendisine ait olmak
wear more than one hat f. bir koltukta iki karpuz taşımak
see someone in one´s dream f. rüyasında birini görmek
see someone in one´s dream f. rüyasında birisini görmek
have a one-track mind f. bir konuyu tutturmak
alternate one subject with another f. konu değiştirmek
stay one step ahead f. bir adım önde olmak
pay one to account f. hesap sormak
have money ledged with one f. birisinde parası olmak
let one have f. ulaştırmak
go shares with one f. birisiyle paylaşmak
run through a series of one-night stands f. bir dizi tek gecelik aşk yaşamak
shoot one by one f. birer birer vurmak
shoot one by one f. teker teker vurmak
be one step ahead of technology f. teknolojinin bir adım ilerisinde olmak
rank number one f. birinci sırada olmak
have more than one meaning f. birden çok anlamı olmak
have more than one meaning f. birden çok anlama gelmek
acquaint one with f. haberdar etmek
acquaint one with f. bilgi vermek
have more than one meaning f. birden çok anlama sahip olmak
come one after another f. birbiri ardına gelmek
replace with the new one f. yenisiyle değiştirmek
replace with the new one f. yenisi ile değiştirmek
can not believe what one hear f. kulaklarına inanamamak
can not believe what one hear f. kulaklarına inanmamak
be down to one number f. bir numarayla kaybetmek
be down to one number f. bir sayıyla kaçırmak
be down to one number f. altılıda beşte kalmak
bring an action against one f. birisi aleyhine dava açmak
become one f. bütün olmak
comprise one part of f. bir bölümünü oluşturmak
learn from one another f. birbirinden (bir şeyler) öğrenmek
be one step ahead of f. bir adım önünde yer almak
be one step ahead of f. bir adım önde olmak
receive one by one f. tek tek almak
take one by one f. tek tek almak
stand on one foot f. tek ayak üstünde durmak
stand on one foot f. tek ayak üzerinde durmak
be one of the f. -den biri olmak
accept/acknowledge that one is responsible for f. sorumluluğun kendisinde olduğunu kabul etmek
quit while one is ahead f. iyi giderken bırakmak
raise two kids on one salary f. tek maaşla iki çocuğa bakmak
raise two kids on one salary f. bir maaşla iki çocuğa bakmak
raise two kids on one salary f. bir maaşla iki çocuk büyütmek
do one better (than somebody/something) f. daha iyisini yapmak
confuse one thing with another f. bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak
confuse one thing with another f. bir şeyi başka bir şey sanmak
make the new one f. yenisini yapmak
be one step ahead of f. bir adım önünde olmak
catch the abductor by day one f. (çocuğu vb) kaçıran kişiyi kaçırdığı gün yakalamak
be all of one mind about f. aynı fikirde olmak
be all of one mind about f. hemfikir olmak
make a decision one way or the other f. öyle ya da böyle bir karara varmak
not know what one is saying f. ne dediğini bilmemek
know when one is not wanted f. istenmediğini bilmek
cut the interest rates to one-percent f. faiz oranlarını %1'e düşürmek
be like one fist f. tek yumruk gibi olmak
not get the attention that one deserves f. hak ettiği ilgiyi görmemek
go cold at one point f. bir yerden sonra soğumak
not as young as one used to be f. eskisi gibi genç olmamak
bring one to oneself f. aklını başına getirmek