gelmiş - Türkçe İngilizce Sözlük

gelmiş

"gelmiş" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
General
uykusu gelmiş sleepy s.
I feel a little sleepy.
Biraz uykum geldi.

More Sentences
gelmiş geçmiş ever zf.
Sami was the nicest man ever.
Sami gelmiş geçmiş en iyi adamdı.

More Sentences
Colloquial
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş sick of (someone or something) s.
I'm sick of this song.
Bu şarkıdan gına geldi.

More Sentences
Idioms
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş fed up (to some degree) (with someone or something) s.
I am fed up with everything.
Her şeyden gına geldi.

More Sentences
Speaking
bakın kim gelmiş look who's here expr.
Tom, look who's here.
Tom, bak kim geldi.

More Sentences
General
dışarıdan gelmiş acil durum müdahale ekibi foreign emergency response team i.
ödeme zamanı gelmiş dueness i.
bir araba içinde seyahat etmek için bir araya gelmiş olan insanlar carpool i.
akkor haline gelmiş kömür gleed i.
hindistan'a yeni gelmiş avrupalı griffin i.
yeni gelmiş kimse newcomer i.
emeklilik çağına gelmiş kimse older age pensioner i.
enkaz haline gelmiş şey wreck i.
tıraşı gelmiş sakal stubble i.
kuzey ingiltere'den güneye gelmiş turist grockle i.
ailesi japonya'dan gelmiş olup amerika'da doğup büyüyen kimse nisei i.
alışkanlık haline gelmiş şey routine i.
alışkanlık haline gelmiş sarhoşluk habitual intoxication i.
gelmiş geçmiş en iyi all-time best i.
evlilik dışı dünyaya gelmiş çocuk child born out of wedlock i.
gelmiş geçmiş en kötü günlerden biri one of the worst days ever i.
gelmiş geçmiş en iyi takım best team ever i.
zenginliği ve giyimi kuşamı ile medyatik hale gelmiş olan kişi celebutante i.
suç yuvası haline gelmiş kalabalık şehir asphalt jungle i.
yeni gelmiş kimse entrant i.
hawaii'ye yeni gelmiş kimse malahini i.
güçlü rüzgarlar nedeniyle çok şiddetli ve tehlikeli hale gelmiş deniz high sea i.
eşit öneme sahip olmayan yan yana gelmiş iki ünlüden az önemli olanı glide i.
hindistan'a yeni gelmiş avrupalı griff [india] i.
alışkanlık haline gelmiş davranış routinism i.
kural haline gelmiş şey institute i.
savaş zamanı popüler hale gelmiş küçük tüylü bir oyuncak gonk i.
(man adası'na) yerleşmek üzere britanya'dan gelmiş kimse come-over i.
(man adası'na) britanya'dan gelmiş yerleşimci come-over i.
zamanı gelmiş olma dueness i.
yakınlarda gelmiş göçmen pilgrim i.
insanların veya hayvanların tüketemeyeceği hale gelmiş besin contamination i.
birleşme suretiyle bir araya gelmiş olan şirketler grubunu ayrı şirketlere ayırmak delist f.
oyuna gelmiş/getirilmiş olmak be played f.
ruhani bir diyardan gelmiş gibi görünmek descend f.
toz haline gelmiş pulverulent s.
karşı karşıya gelmiş encountered s.
tam vakti gelmiş ripe s.
zamanı gelmiş due s.
uykusu gelmiş slumberous s.
tıraşı gelmiş foaming s.
işlemeyecek hale gelmiş out of action s.
saplantı haline gelmiş obsessive s.
dağdan gelmiş uncouth s.
yırtıcı hale gelmiş ravenous s.
akkor hale gelmiş incandescent s.
vadesi gelmiş mature s.
gazaba gelmiş wrathful s.
mevsimi gelmiş in s.
üstün gelmiş outdone s.
seçimle iş başına gelmiş elected s.
standart hale gelmiş standardized s.
buhar haline gelmiş evaporated s.
uykusu gelmiş somnolent s.
toz haline gelmiş pulverized s.
dağdan gelmiş loutish s.
evlenecek yaşa gelmiş nubile s.
meydana gelmiş ensued s.
yüz yüze gelmiş encountered s.
vücuda gelmiş nascent s.
ardından gelmiş ensued s.
meydana gelmiş eventuated s.
tıraşı gelmiş stubbly s.
doğru yola gelmiş disabused s.
meydana gelmiş arisen s.
tıraşı gelmiş stubby s.
sulu kar haline gelmiş slushed s.
gelmiş olan in s.
galeyana gelmiş effervescent s.
vecde gelmiş ecstatic s.
ışığa duyarlı hale gelmiş photosensitised s.
ışığa duyarlı hale gelmiş photosensitized s.
çift hale gelmiş reduplicated s.
kor haline gelmiş glowing s.
alışıla gelmiş cut-and-dried s.
alışıla gelmiş cut-and-dry s.
-den önce gelmiş preceded s.
çok kullanılmaktan işe yaramaz duruma gelmiş worn-out s.
gına gelmiş exasperated s.
gelmiş geçmiş en iyi the best ever s.
oyuna gelmiş tricked s.
aceleye gelmiş/getirilmiş rushed s.
nötr hale gelmiş/getirilmiş neutralized s.
nötr hale gelmiş/getirilmiş neutralised s.
bozuk/kirli hale gelmiş (düzen vb) defiled s.
standart hale gelmiş standardised s.
toz haline gelmiş pulverised s.
maymundan gelmiş ape-descendant s.
farklı kültürden gelmiş accultural s.
yanarak tanınmaz hale gelmiş burned beyond recognition s.
bir araya gelmiş aggregational s.
bir araya gelmiş agminate s.
parlak kırmızı hale gelmiş carminated s.
yüzüne kan gelmiş carnationed s.
yeni gelmiş newcome s.
rekor seviyeye gelmiş record-setting s.
arkası önüne gelmiş ass-backward s.
arkası önüne gelmiş ass-backwards s.
üst üste gelmiş equitant s.
köz haline gelmiş encindered [rare] s.
sonu gelmiş bankrupt s.
kem göze gelmiş evil biseye s.
vecde gelmiş extatic s.
-den gelmiş extract s.
-den gelmiş extracted s.
gaza gelmiş juiced s.
(küslük veya kavganın) üstesinden gelmiş made-up s.
huy haline gelmiş habitual s.
yığın haline gelmiş massed s.
aceleye gelmiş harried s.
gaza gelmiş bucked up s.
aşırı duyarlı hale gelmiş hypersensitized s.
aşırı duyarlı hale gelmiş hypersensitised s.
soyut hale gelmiş moot s.
kuramsal hale gelmiş moot s.
birkaç noktadan erişilebilir olan halka şeklinde bir araya gelmiş (bağlantı uçları) multiple s.
töre haline gelmiş oldline s.
töre haline gelmiş old-line s.
dağılarak yaygın hale gelmiş disperse s.
aynı takımdaymışçasına gayretle bir araya gelmiş in league (with) s.
birlik üyeleri olarak bir araya gelmiş incorporate [obsolete] s.
felaketlerin merkezi haline gelmiş fated s.
burasına kadar gelmiş fed-up s.
kılıflı hale gelmiş invaginate s.
galeyana gelmiş scintillating s.
deniz suyu ile tuzlu hale gelmiş sea-salt s.
son raddeye gelmiş shot s.
uykusu gelmiş slumbrous s.
uykusu gelmiş somnifacient s.
uykusu gelmiş somnolescent s.
uykusu gelmiş bir şekilde somnolently zf.
gazaba gelmiş halde wrathfully zf.
ayrı ayrı olaylardan meydana gelmiş şekilde episodically zf.
uykusu gelmiş bir şekilde sleepily zf.
kendine gelmiş hali itself zm.
Phrases
1980'lerde bir japon bilgisayar oyununda kullanılıp sonradan espri haline gelmiş saçma bir altyazı all your base are belong to us expr.
bu duruma gelmiş olduğu için as it was expr.
gelmiş geçmiş all times expr.
zamanı çoktan gelmiş geçmiş it's long overdue expr.
gelmiş geçmiş en as ever trod shoe-leather expr.
dünyadaki gelmiş geçmiş en as ever trod shoe-leather expr.
yeryüzündeki gelmiş geçmiş en as ever trod shoe-leather expr.
gelmiş geçmiş en iyi (bir şey) far and away the best (something) expr.
eski bir japon bilgisayar oyununda kullanılıp sonradan espri haline gelmiş saçma bir alt yazı ba kısalt.
Proverb
böyle gelmiş böyle gider a wild goose never laid a tame egg
Colloquial
başına felaket gelmiş kimse car crash i.
yeni gelmiş kimse newie i.
kendi başına bir yerlere gelmiş adam a self-made man i.
londra'ya çalışmaya gelmiş essex'lilere söylenen küçümseyici bir ifade essex man i.
eğlence için bir araya gelmiş insan topluluğu school [australia/new zealand] i.
-e gelmiş olmak be into f.
(bir sürecin belli bir noktasına kadar) gelmiş/ulaşmış olmak be into f.
'-e kadar ulaşmış/gelmiş olmak be into f.
keleğe gelmiş burned s.
üçkağıda gelmiş burned s.
alkolle gaza gelmiş corkscrewed up s.
alkolle gaza gelmiş corkscrewed (up) s.
gelmiş geçmiş of all time s.
gelmiş geçmiş all time s.
gına gelmiş sick to death s.
perişan hale gelmiş beat up s.
gına gelmiş browned off s.
gına gelmiş cheesed off s.
eşit konuma gelmiş even s.
gına gelmiş fed to the gills s.
kullanılmaz hale gelmiş gone moggy [south africa] s.
sonu gelmiş phfft s.
gelmiş geçmiş en iyi … greatest of all time s.
gelmiş geçmiş en büyük greatest of all time s.
sonu gelmiş over with s.
sonu gelmiş over with s.
aşka gelmiş carried away s.
gaza gelmiş carried away s.
birinden/bir şeyden meydana gelmiş comprised of someone or something s.
(bir şeyden) meydana gelmiş comprised of (something) s.
sonu gelmiş deaded s.
aklı başına gelmiş evened out s.
gaza gelmiş (all) fired up s.
(bir şeyden) bıkkınlık gelmiş sick and tired of (something) s.
(bir şeyden) gına gelmiş sick and tired of (something) s.
(bir yaşa, zamana) kadar gelmiş well into (something) s.
(bir yere) tekrar/geri gelmiş back (some place) zf.
aracın servisi gelmiş vehicle needs to be serviced expr.
bak sen kimler gelmiş! look at what the cat dragged in! expr.
böyle gelmiş böyle gider it was ever so expr.
böyle gelmiş böyle gider it was ever thus expr.
altı üstüne gelmiş from here to sunday expr.
böyle gelmiş böyle gider old traditions die hard expr.
böyle gelmiş böyle gider there we go expr.
gelmiş geçmiş en iyi goat (greatest of all time) expr.
böyle gelmiş böyle gider/gidiyor that's (just) the way it plays expr.
daha önce başına gelmiş olmak been there expr.
yolun sonuna gelmiş it's all over with expr.
(biri/bir şey) yolun sonuna gelmiş it is all up with (someone or something) expr.
eşiğine gelmiş like to [obsolete] [us] expr.
böyle gelmiş böyle gider always has been always will be expr.
böyle gelmiş böyle gidiyor that's the way it goes expr.
(belli bir noktaya/seviyeye) kadar gelmiş up to (something) expr.
(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş! time (for you) to get a watch! exclam.
(saati soran birine cevap olarak) kendine bir saat alma vaktin gelmiş! time you got a watch! exclam.
Idioms
böyle gelmiş böyle gider the story of someone's life i.
yeniden dünyaya gelmiş gibi olan kişi new man [uk] i.
yeniden dünyaya gelmiş gibi olan kişi a new man [uk] i.
bir savaş sırasında ilk defa çöle gelmiş asker desert cherry i.
dünyanın sonu gelmiş gibi davranma the end of civilization as we know it i.
yeni gelmiş kimse johnny-come-lately i.
ateş almaya gelmiş gibi bir ziyaret a flying visit i.
(kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir kariyer a good innings [uk/australia] i.
(kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir iş hayatı a good innings [uk/australia] i.
bir yere yeni gelmiş kimse a new kid on the block i.
kısa sürede meydana gelmiş kişi/şey a seven-day wonder i.
altı üstüne gelmiş tekne rag bagger i.
yeni gelmiş kimse (some) new blood i.
kendine gelmiş new woman/man i.
yeniden dünyaya gelmiş gibi new woman/man i.
başarılı bir seviyeye gelmiş kimse the crest of a wave i.
yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetmek feel like a new man/woman f.
hakkıyla/tırnağıyla kazıyarak bir yerlere gelmiş olmak pay one's dues f.
yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetmek feel like new f.
bir şeyin içinden çıkamaz bir hale gelmiş olmak be at a total loss f.
bir şeyin içinden çıkamaz hale gelmiş olmak be at a total loss f.
kendine gelmiş görünmek look (oneself) f.
kendine gelmiş görünmek/kendinde değil gibi görünmek (not) look yourself f.
yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek/gelmiş olmak be in the short strokes f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak kick (one) when (one) is down f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak kick someone when they are down f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak kick somebody when they're down f.
tahammülünün sınırına gelmiş olmak be at the end of (one's) tether f.
tahammülünün sınırına gelmiş olmak be at the end of your tether f.
tahammülünün sınırına gelmiş olmak be at (one's) wits' end f.
tahammülünün sınırına gelmiş be at your wits' end f.
'-den yeni gelmiş olmak be fresh from f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak hit (one) when (one) is down f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız birine kötü davranmak hit somebody when they're down f.
başına kötü bir şey gelmiş/savunmasız (birine) kötü davranmak kick (one) in the teeth f.
kendine gelmiş görünmek look yourself f.
hakkıyla/tırnağıyla kazıyarak bir yerlere gelmiş olmak pay dues f.
her şey mükemmel şekilde denk gelmiş olmak the stars align f.
her şey mükemmel şekilde denk gelmiş olmak the stars are aligned f.
her şey mükemmel şekilde denk gelmiş olmak the stars have aligned f.
dünyaya gelmiş/ayak basmış kişiler arasında en iyisi/yeteneklisi vs. as ever trod shoe-leather s.
dağdan/köyden gelmiş raised by wolves s.
sabit hale gelmiş set in cement s.
sabit hale gelmiş in cement s.
belirli bir yaşa gelmiş of a certain age s.
belli bir yaşa gelmiş of a certain age s.
gaza gelmiş fired up s.
toptan alıp ucuza gelmiş cheaper by the dozen s.
bir şey iyi olmuş/gelmiş (all) the better for something s.
bir şey yapmak iyi gelmiş (all) the better for something s.
dağdan gelmiş born in a barn s.
huy haline gelmiş bred in the bone s.
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş browned off (with somebody/something) s.
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş brassed off (with somebody/something) [uk] s.
sabit hale gelmiş cast in concrete s.
sabit hale gelmiş cast in stone s.
sadede gelmiş down to brass tacks s.
(birinden/bir şeyden) daral gelmiş fed up (to some degree) (with someone or something) s.
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş fed up (with someone or something) s.
(birinden/bir şeyden) daral gelmiş fed up (with someone or something) s.
gına gelmiş fed up to the back teeth s.
daral gelmiş fed up to the back teeth s.
gına gelmiş sick to the back teeth [uk] s.
daral gelmiş sick to the back teeth [uk] s.
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş fed up to the back teeth (with someone or something) [uk/australia] s.
(birinden/bir şeyden) daral gelmiş fed up to the back teeth (with someone or something) [uk/australia] s.
birinden/bir şeyden gına gelmiş fed up to the back teeth with somebody/something s.
birinden/bir şeyden daral gelmiş fed up to the back teeth with somebody/something s.
gına gelmiş fed up to the teeth [uk/australia] s.
daral gelmiş fed up to the teeth [uk/australia] s.
sırtı yere gelmiş flat on one's back s.
-den yeni gelmiş/dönmüş fresh from s.
(ekinler) dize kadar gelmiş knee-high by the 4th of july s.
hakkıyla/tırnağıyla kazıyarak bir yerlere gelmiş paid one's dues s.
kendi başına bir yerlere gelmiş risen from the ranks s.
sıfırdan gelmiş risen from the ranks s.
bulunduğu yere çalışarak/emeğiyle gelmiş risen from the ranks s.
kendi başına bir yerlere gelmiş risen through the ranks s.
sıfırdan gelmiş risen through the ranks s.
bulunduğu yere çalışarak/emeğiyle gelmiş risen through the ranks s.
(bir şeyden) dolayı hareket edemez hale gelmiş seized with (something) s.
(birinden/bir şeyden) gına gelmiş sick to death of (someone or something) s.
gına gelmiş sick unto death s.
aman da kimler gelmiş! look what the cat dragged in! expr.
aman da kimler gelmiş! look at what the cat dragged in! expr.
belli bir yaşa gelmiş (iş yapamayacak hale) be over the hill expr.
henüz gelmiş just off the boat expr.
henüz daha yeni gelmiş just off the boat expr.
henüz daha yeni gelmiş fresh off the boat expr.
henüz gelmiş fresh off the boat expr.
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) as large as life expr.
ta kendisi (bir de ne göreyim/tam karşımda/gelmiş) as big as life expr.
yozlaşma artık iyice yerleşmiş/olağan hale gelmiş the rot sets in expr.
(heyecandan/meraktan) yüreği ağzına gelmiş somebody's heart is in their mouth expr.
yolun sonuna gelmiş it is all up with expr.
(belli bir) yaşa gelmiş somebody of a certain age expr.
eceli gelmiş kişi dead man walking expr.
yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmiş down to the short strokes expr.
ayağına gelmiş at (one's) feet expr.
kapısına gelmiş at (one's) feet expr.
boğazına kadar gelmiş up to the ears expr.
zamanı gelmiş on the knocker expr.
günü gelmiş on the knocker expr.
(biri) hangi gezegenden gelmiş? what planet is (someone) from? expr.
(biri) uzaydan mı gelmiş? what planet is (someone) from? expr.
(biri) uzaydan/başka gezegenden gelmiş herhalde what planet is (someone) from? expr.
işe yaramaz hale gelmiş up to putty [australia] expr.
bir şey sonucunda daha iyi hale gelmiş all the better for expr.
(bir şeyi yapmak) onur/namus meselesi olarak zorunlu hale gelmiş (in) honor bound (to do something) expr.
(biri) hayat maratonunun sonuna gelmiş (one's) race is run expr.
(biri) yaşam sürecinin sonuna gelmiş (one's) race is run expr.
(biri) hayatının sonuna gelmiş (one's) race is run expr.
duyan gelmiş another county heard from expr.
tahammülünün sınırına gelmiş at your wits' end expr.
boğaz boğaza gelmiş at each other's throats expr.
boğaz boğaza gelmiş at one another's throats expr.
(birinin) burnunun dibine kadar gelmiş at (one's) door expr.
tahammülünün sınırına gelmiş at the end of rope expr.
tahammülünün sınırına gelmiş at the end of your tether expr.
tahammülünün sınırına gelmiş at wits' end expr.
tahammülünün sınırına gelmiş at wit's end expr.
iki yakası bir araya gelmiş back on (one's) feet expr.
öbür tarafa gidip gelmiş been to hell and back expr.
zorlukların üstesinden gelmiş been to hell and back expr.
gelmiş geçmiş en iyi … goat (greatest of all time) expr.
gelmiş geçmiş en büyük goat (greatest of all time) expr.
aklına gelmiş/fark etmiş the light dawned expr.
suçlu sayılabilecekken mağdur konumuna gelmiş more sinned against than sinner expr.
haksızken haklı duruma gelmiş more sinned against than sinner expr.
(bir şey) iyi gelmiş/olmuş none the worse (for something) expr.
(bir şey) iyi gelmiş/olmuş none the worse for expr.
dilinin ucuna kadar gelmiş on the tip of your tongue expr.
evli olmayan ana babadan dünyaya gelmiş on the wrong side of the blanket expr.
evlilik dışı dünyaya gelmiş on the wrong side of the blanket expr.
kendine gelmiş on your feet expr.
(bir şeyin) eşiğine gelmiş within a hair of (something) expr.
(bir şeyin) eşiğine gelmiş within a hair's breadth of (something) expr.
'-in eşiğine gelmiş within a whisker of expr.
(bir şeyin) eşiğine gelmiş within a whisker of (something) expr.
(heyecandan/meraktan) yüreği ağzına gelmiş your heart is in your mouth expr.
Speaking
gelmiş geçmiş en iyi the best of all times i.
gelmiş geçmiş en havalı kişi the coolest person ever i.
bakın kim gelmiş? look who's back? expr.
böyle gelmiş böyle gidiyor that's just the way it is expr.
böyle gelmiş böyle gidiyor that's just the way it goes expr.
bak sen kimler gelmiş! look what the cat's dragged in! expr.
böyle gelmiş böyle gidiyor that's just how it goes expr.
bak sen kimler gelmiş! look what the cat dragged in! expr.
şimdiye kadar gelmiş olmaları gerekirdi they would have come by now expr.
tanınamaz hale gelmiş beyond recognition expr.
vay kimler gelmiş look who's here expr.
Trade/Economic
ödemesi gelmiş borç due debt i.
ödeme zamanı gelmiş borç debt due i.
ödeme tarihi gelmiş olan bir borç için verilen ek süre days of grace i.
ödeme süresi gelmiş borç debt due i.
toplu pazarlık görüşmeleri için bir işçi örgütünün temsil ettiği ve anlaşma ile bir araya gelmiş işçiler grubu appropriate bargaining unit i.
vadesi gelmiş senet due bill i.
vadesi gelmiş rant annuity due i.
vadesi gelmiş borç matured liabilty i.
vadesi gelmiş kuponlar matured coupon i.
vadesi gelmiş faiz arrears interest i.
vadesi gelmiş borç matured liability i.
vadesi gelmiş tahviller matured bonds i.
vadesi gelmiş borçlar liabilities due i.
vadesi gelmiş borcun ödenememesi karşılığında verilen ileri tarihli çek memorandum check i.
vadesi gelmiş borçları erteleme moratorium i.
vadesiz veya vadesi gelmiş alacaklar the current or due debt i.
vadesi gelmiş veya geçmiş borç matured liability i.
vadesi gelmiş meblağ amount due i.
vadesi gelmiş borç debt due i.
vadesi gelmiş tutar amount due i.
vadesi gelmiş bakiye borç balance due i.
vadesi gelmiş kupon matured coupons i.
vadesi gelmiş kuponlar matured coupons i.
vadesi gelmiş faiz interest due i.
vadesi gelmiş borç bakiyesi balance due i.
tek veremeyecekleri büyüklükteki bir krediyi vermek için bir araya gelmiş bir grup bankanın paylaştığı kredi loan participation i.
mahkemeye sunulan kanıtla vadesi gelmiş olarak görünen borç debt of record i.
ortak iş veya eylem için bir araya gelmiş insan grubu company i.
vadesi gelmiş borç score i.
vadesi gelmiş receivable s.
göreve yeni gelmiş a newly appointed s.
vadesi gelmiş due s.
vadesi gelmiş mature s.
vadesi gelmiş matured s.
(emtia) nihai mal haline gelmiş final s.
gününden önce/vadesi gelmiş ante diem/before date expr.
Law
vadesi gelmiş borç due debt i.
vadesi gelmiş bakiye borç balance due i.
yabancı veya gaip borçluya ait mülkiyetin vadesi gelmiş borcun tazmini için haczedilip davacıya verilmesi foreign attachment i.
mantıklı hale gelmiş legitimated s.
yasal hale gelmiş legitimised s.
yasal hale gelmiş legitimized s.
mahkemeye taşınma evresine gelmiş (anlaşmazlık) ripe s.
alışkanlık haline gelmiş habitual s.
Politics
seçimle gelmiş hükümet elected government i.
ülkeye yeni gelmiş göçmenler için tahsis edilen konaklama yeri immigrants' home i.
seçimle iş başına gelmiş kimse elected official i.
(karolenj imparatorluğu ve ardıl devletlerde) en başta sınır bölgesinin yönetiminden sorumlu komutanlara verilen ve sonrasında soyluluk unvanı haline gelmiş bir mevki margrave i.
jakoben ulusal meclisi'ne karşı gelmiş, merkez sol kanatta yer alan bir siyasi grup girondins i.
zaman olarak daha sonra meydana gelmiş olan latter s.
Industry
pik demirinden dökülmüş ve hematit gibi bazı maddelerle ısıtılarak işlenebilir hale gelmiş mallara verilen ad malleable iron castings i.
Insurance
meydana gelmiş ancak bildirilmemiş incurred but not reported s.
Tourism
ortalama 25 yaşına kadar gelmiş insanlara uygulanan tarife youth fare i.
Technical
köpük haline gelmiş plastik expanded plastics i.
kor haline gelmiş glowing i.
çevre etkisiyle meydana gelmiş aktarılmayan somatik değişiklik ecad i.
cam haline gelmiş vitrified s.
elektrikle kutup haline gelmiş electropolar s.
iplik haline gelmiş spun s.
kül durumuna gelmiş cinereous s.
kül haline gelmiş cinereous s.
Aeronautic
herhangi bir amaçla bir araya gelmiş bir grubun uçak kiralaması affinity charter i.
Marine
enkaz haline gelmiş gemi wrecked ship i.
kullanılamaz hale gelmiş tekne hulk i.
sanki ters rüzgar nedeniyle işlemez hale gelmiş windbound s.
Medical
koronal kısmının kesilip çıkarılması ve diş kanalındaki devital hale gelmiş dokunun geri kalanının bırakılması ile diş pulpasının devital hale gelmesi mummification i.
yapay olarak meydana gelmiş factitious s.
sinirleri etkisiz hale gelmiş (organ) denervated s.
Food Engineering
istenilen lezzete gelmiş ripened s.
olgunlukta son aşamasına gelmiş ripened s.
Physics
akkor haline gelmiş zirkonyanın ürettiği ışık zircon light i.
Chemistry
polimerik moleküllerden veya iyonlardan meydana gelmiş yapı birimi micell i.
radyasyon nedeniyle kristal yapısı bozularak amorf hale gelmiş (mineral) metamict s.
Biology
çekirdeğin anormal olarak üçe bölünmesi sonucu meydana gelmiş mitotik figür triaster i.
holoblastik eşitsiz hücre bölünmesi yapabilen zigottan meydana gelmiş gastrula amphigastrula i.
sindirim borusunun endodermden meydana gelmiş orta bölümü mesenteron i.
Astronomy
güneş sistemi dışından gelmiş olan ince ve uzun bir asteroit oumuamua i.
Zoology
bütün oluşturmak için bir araya gelmiş birçok farklı bireyden oluşan (organizma, canlı) compound s.
koloni oluşturmak için bir araya gelmiş birçok farklı bireyden oluşan (organizma, canlı) compound s.
Botanic
dikenli sapları ve sarı çiçekleri olan, avrupa'ya özgü olup abd'nin bazı kesimlerinde zararlı bir ot haline gelmiş tek yıllık yabani bir marul wild lettuce i.
dikenli sapları ve sarı çiçekleri olan, avrupa'ya özgü olup abd'nin bazı kesimlerinde zararlı bir ot haline gelmiş tek yıllık yabani bir marul prickly lettuce i.
dikenli sapları ve sarı çiçekleri olan, avrupa'ya özgü olup abd'nin bazı kesimlerinde zararlı bir ot haline gelmiş tek yıllık yabani bir marul lactuca scariola i.
avrupa'ya özgü olup abd'nin bazı kesimlerinde zararlı bir ot haline gelmiş tek yıllık yabani bir marul compass plant i.
avrupa'ya özgü olup abd'nin bazı kesimlerinde zararlı bir ot haline gelmiş tek yıllık yabani bir marul compass flower i.
çanak ve taç yaprakları kaynaşıp ayırt edilemez hale gelmiş (bitki) homochlamydeous s.
iki grup haline gelmiş (erkeklik organları) diadelphian s.
iki grup haline gelmiş birleşmiş filamentleri olan (erkeklik organı) diadelphous s.
Social Sciences
1948-1971 arasında istihdam açığını kapatmak amacıyla ingiliz uluslar topluluğu ülkelerinden ingiltere'ye çalışmak üzere gelmiş insanların oluşturduğu kuşak windrush generation i.
bir bölgeye yeni gelmiş olup yerlilere aldırmadan bölgenin sunduğu imkanlardan yararlanan varlıklı kimse white settler i.
şark'a yeni gelmiş griffinish s.
Literature
film ya da bir kitapta karakterin başına evvelce gelmiş bir olayın hikayesi background i.
film ya da bir kitapta karakterin başına evvelce gelmiş bir olayın hikayesi backstory i.
film ya da bir kitapta karakterin başına evvelce gelmiş bir olayın hikayesi back story i.
film ya da bir kitapta karakterin başına evvelce gelmiş bir olayın hikayesi back-story i.
film ya da bir kitapta karakterin başına evvelce gelmiş bir olayın hikayesi background story i.
Linguistics
galat-ı meşhur haline gelmiş etimolojik bilgiler folk etymology i.
alışkanlık haline gelmiş bir eylem bildiren (fiil çekimi) consuetudinal s.
History
devrim sonrası jefferson liderliğinde eyaletlerin haklarını savunmak için bir araya gelmiş küçük çiftçilerden ve işçilerden meydana gelen siyasi bir grup democratic-republicans i.
13. yüzyıl ingilteresi'nde meydana gelmiş iki iç savaşa verilen ad barons' war i.
Religious
iznik'ten önceki erken döneme ait kilise yazarlarının yazılarıyla meydana gelmiş ekol alexandrian school i.
(yahudilikte) on üç yaşına gelmiş bir erkek çocuğunu tüm dini yükümlülüklerden mesul saymak bar mitzvah f.
Geography
yeni zelanda'ya yeni gelmiş pasifik adalı kimse fob [new zealand] i.
biçimsel olarak son gelişim evresinde gelmiş (akarsu veya yer şekli) mature s.
rüzgarla yığın haline gelmiş (kar) driven s.
Meteorology
kuzeybatı pasifik'te meydana gelmiş iki tropik kasırga zomba i.
Geology
süngerlerin günümüze kadar gelmiş bir sınıfı calcispongea i.
farklı erozyonlarla bir araya gelmiş sağlam olmayan toprak materyallerinin meydana getirdiği taş şapkalı sütun demoiselle i.
buz faaliyetleri ile yüzeyleri düz, oluklu veya çizgili hale gelmiş taşlar glaciated rocks i.
önceden meydana gelmiş yarıkların rüzgar alan tarafında oluşan buzul çiziği dragline i.
holosen dönemde meydana gelmiş recent s.
Military
deniz piyadesi seferi birliği ve deniz özel harp kuvvetleri unsurlarından meydana gelmiş, verilen göreve göre hemen organize olabilen bir kuvvet maritime special purpose force i.
(dört arma figürü) haç oluşturacak şekilde bir araya gelmiş in cross s.
Sport
kırmızı çembere denk gelmiş ok atışı red i.
Music
1930'larda güney afrika'da ortaya çıkmış ve kasabalarda popüler hale gelmiş bir müzik türü marabi i.
Photography
flu hale gelmiş (fotoğraf) foggy s.
Archaic
bir araya gelmiş kişiler presence i.
tek cisim haline gelmiş concorporate s.
Ornithology
kuşlarda tibia ve bazı tarsal kemiklerin birleşmesiyle meydana gelmiş bacak kemiği tibiotarsus i.
Entomology
abd'ye çin'den gelmiş olup kereste ağaçları için tehdit oluşturan bir böcek asian longhorned beetle (anoplophora glabripennis) i.
abd'ye çin'den gelmiş olup kereste ağaçları için tehdit oluşturan bir böcek starry sky i.
abd'ye çin'den gelmiş olup kereste ağaçları için tehdit oluşturan bir böcek sky beetle i.
abd'ye çin'den gelmiş olup kereste ağaçları için tehdit oluşturan bir böcek alb i.
japonya'dan hawaii ve kuzeydoğu abd'ye gelmiş, şeker kamışı ve tahıl köklerine zarar veren bir böcek asiatic beetle (anomala orientalis) i.
japonya'dan hawaii ve kuzeydoğu abd'ye gelmiş, şeker kamışı ve tahıl köklerine zarar veren bir böcek oriental beetle i.
abd'ye doğu asya'dan gelmiş olan, meyve ağaçlarına zarar veren küçük bir böcek san jose scale (quadraspidiotus perniciosus) i.
abd'ye doğu asya'dan gelmiş olan, meyve ağaçlarına zarar veren küçük bir böcek aspidiotus perniciosus i.
Slang
alaska veya hawaii'ye yeni gelmiş kimse cheechalko i.
alaska veya hawaii'ye yeni gelmiş kimse cheechako i.
yolun sonuna gelmiş gone coon [us] [obsolete] i.
yolun sonuna gelmiş a gone coon [us] i.
alaska veya hawaii'ye yeni gelmiş kimse cheechako i.
cezaevine yeni gelmiş mahkumların tutulduğu bölüm fish row i.
cezaevine yeni gelmiş mahkumlara verilen tuvalet/banyo seti fishing kit i.
hapishaneye yeni gelmiş mahkum fresh fish i.
evden gitme çağına gelmiş olmasına rağmen evden gitmeyen çocuklar kids in parents' pockets eroding retirement savings (kippers) i.
altı üstüne gelmiş yer pigpen i.
yeni gelmiş kimse young blood i.
tıraşı gelmiş sakal face fungus i.
hayatın parçası haline gelmiş telefon, mikrodalga, bilgisayar gibi teknolojik cihazlara sahip olmayan kimse urban amish i.
kal gelmiş snibbed s.
kullanılmaz hale gelmiş fragged s.
altı üstüne gelmiş arse over tip [uk/australia] s.
altı üstüne gelmiş arse over tit s.
tuvaleti gelmiş caught short s.