Turco | Inglés | |
---|---|---|
General | ||
General | yaşlandıkça | in after life adv. |
Phrases | ||
Phrases | yaşlandıkça | as she grew older expr. |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
General | ||
General | yaşlandıkça oluşan alın çevresindeki çizgi(ler) | worry line n. |
General | yaşlandıkça çenesi düşme | leresis n. |
General | nüfus yaşlandıkça | as the population ages adv. |
Botanic | ||
Botanic | yaşlandıkça üzerinde kahverengi lekeler oluşan büyük beyaz bir mantar | white matsutake n. |
Modern Slang | ||
Modern Slang | gençken yakışıklı/güzel olan bir oyuncunun yaşlandıkça şişmanlayıp çirkinleşmesi | alec baldwin syndrome n. |
Modern Slang | yaşlandıkça/yıllandıkça güzelleşmiş | aged like fine wine adj. |