çatışma - Türkisch Englisch Wörterbuch

çatışma

Bedeutungen von dem Begriff "çatışma" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 46 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
General
çatışma clash n.
However, the recent fear of a clash between cultures is not groundless.
Bununla birlikte, son zamanlarda kültürler arasında bir çatışma yaşanacağı korkusu yersiz değildir.

More Sentences
çatışma battle n.
The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly.
Çatışma başladı, görünüşte savunmasız görünen iskeletler beklenmedik bir şekilde çok güçlüydü.

More Sentences
çatışma war n.
These two systems are at war with one another.
Bu iki sistem birbiriyle çatışma halindedir.

More Sentences
çatışma confrontation n.
This should encourage us to bring an end to the confrontation with the United States.
Bu durum bizi Amerika Birleşik Devletleri ile olan çatışmaya bir son vermeye teşvik etmelidir.

More Sentences
çatışma action n.
Tom was killed in action.
Tom çatışmada öldürüldü.

More Sentences
çatışma action n.
Tom was killed in action.
Tom çatışmada öldürüldü.

More Sentences
çatışma tension n.
There is often tension between company targets and employee needs.
Şirket hedefleri ile çalışanların ihtiyaçları arasında sık sık çatışma yaşanmaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
Law
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
Politics
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
Psychology
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
Military
çatışma skirmish n.
However, despite the reduced tension at present, skirmishes along the border continue.
Ancak şu anda gerilimin azalmasına rağmen sınır boyunca çatışmalar devam ediyor.

More Sentences
çatışma conflict n.
The hungry people who are the casualties of conflict are a man-made disaster.
Çatışmaların kurbanı olan aç insanlar insan eliyle yaratılmış bir felakettir.

More Sentences
çatışma engagement n.
Two countries agreed to have no military engagement on international waters.
İki ülke uluslararası sularda askeri çatışmaya girmeme konusunda anlaştı.

More Sentences
General
çatışma brush n.
çatışma disagreement n.
çatışma rencontre n.
çatışma velitation n.
çatışma coincidence n.
çatışma scrimmage n.
çatışma collision n.
çatışma interference n.
çatışma strife n.
çatışma scrimmaging n.
çatışma infight n.
çatışma run-in n.
çatışma confliction n.
çatışma alarums and excursions n.
çatışma traverse [obsolete] n.
çatışma bate n.
çatışma occurse n.
çatışma occursion n.
çatışma ruffle n.
çatışma dissentation [obsolete] n.
çatışma dissentience n.
çatışma disunion n.
çatışma firefight n.
çatışma skrimmage n.
Colloquial
çatışma beef n.
çatışma face-off n.
Idioms
çatışma falling-out n.
Literature
çatışma agon n.
Theatre
çatışma alarum n.
Archaic
çatışma escarmouche n.
çatışma disgust n.

Bedeutungen, die der Begriff "çatışma" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 193 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
iç çatışma internal conflict n.
The Lusaka and Arusha peace accords have failed to end the violence and internal conflict.
Lusaka ve Arusha barış anlaşmaları şiddeti ve iç çatışmayı sona erdirmekte başarısız oldu.

More Sentences
silahlı çatışma (iki kişi arasındaki) gunfight n.
There are almost no gunfights in Japan.
Japonya'da neredeyse hiç silahlı çatışma olmaz.

More Sentences
çatışma yönetimi conflict management n.
It could bring its ideas on non-military conflict management to bear.
Askeri olmayan çatışma yönetimi konusundaki fikirlerini ortaya koyabilir.

More Sentences
iç çatışma infighting n.
The political party's infighting weakened its unity.
Siyasi partinin iç çatışmaları, parti içi birliği zayıflattı.

More Sentences
kültürel çatışma cultural conflict n.
The worsening of poverty and advent of cultural conflicts leads to various kinds of fanaticism.
Yoksulluğun kötüleşmesi ve kültürel çatışmaların ortaya çıkması çeşitli fanatizm türlerine yol açmaktadır.

More Sentences
silahlı çatışma gun battle n.
Tom escaped the gun battle alive and well.
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kurtuldu.

More Sentences
şiddetli çatışma violent conflict n.
The disastrous, violent conflicts are caused by poverty, and poverty is caused by the rich West.
Feci ve şiddetli çatışmalara yoksulluk, yoksulluğa da zengin Batı neden olmaktadır.

More Sentences
Law
silahlı çatışma armed conflict n.
We know that armed conflict damages all vital functions in a society.
Silahlı çatışmaların bir toplumdaki tüm hayati fonksiyonlara zarar verdiğini biliyoruz.

More Sentences
Politics
bölgesel çatışma regional conflict n.
I wonder whether we Europeans might offer our experience of regional conflict resolution as aid here.
Acaba biz Avrupalılar, bölgesel çatışma çözümleri konusundaki deneyimlerimizi burada bir yardım olarak sunabilir miyiz?

More Sentences
çatışma yönetimi conflict management n.
It could bring its ideas on non-military conflict management to bear.
Askeri olmayan çatışma yönetimi konusundaki fikirlerini ortaya koyabilir.

More Sentences
silahlı çatışma armed conflict n.
We know that armed conflict damages all vital functions in a society.
Silahlı çatışmaların bir toplumdaki tüm hayati fonksiyonlara zarar verdiğini biliyoruz.

More Sentences
Aeronautic
çatışma çözümü conflict resolution n.
In a civil war situation, we first need to concentrate aid on conflict resolution and on humanitarian aid.
Bir iç savaş durumunda öncelikle yardımları çatışma çözümüne ve insani yardıma yoğunlaştırmamız gerekir.

More Sentences
Psychology
çatışma yönetimi conflict management n.
It could bring its ideas on non-military conflict management to bear.
Askeri olmayan çatışma yönetimi konusundaki fikirlerini ortaya koyabilir.

More Sentences
Military
silahlı çatışma armed conflict n.
We know that armed conflict damages all vital functions in a society.
Silahlı çatışmaların bir toplumdaki tüm hayati fonksiyonlara zarar verdiğini biliyoruz.

More Sentences
General
sosyal çatışma social conflict n.
edebiyat ve çatışma literature and the conflict n.
dikey çatışma vertical conflict n.
adli kararlarda çatışma conflict of judicial decisions n.
çatışma ölçeği interferometer n.
gruplar arası çatışma group identity conflict n.
kuşaklararası çatışma conflicts of generations n.
sinema ve çatışma motion pictures and the conflict n.
grup içi çatışma group conflicts n.
müzik ve çatışma music and the conflict n.
kişilerarası çatışma interpersonal conflict n.
çatışma (silahlı) conflict n.
silahlı çatışma gunfight n.
silahlı çatışma shootout n.
ile çatışma interference with n.
sıcak çatışma close combat n.
kültürel çatışma cultural clash n.
kendisiyle çatışma self-contradiction n.
silahlı çatışma shoot-out n.
silahlı çatışma firefight n.
polis ile göstericiler arasında yaşanan çatışma clash between the police and the demonstrators n.
bir askeri çatışma simülasyonu airsoft n.
tartışma/çatışma konusu issue of conflict n.
doğrudan çatışma direct conflict n.
silahlı/askeri çatışma clash of arms n.
çatışma algılaması conflict detection n.
çatışma döngüsü conflict cycle n.
silahlı çatışma armed conflagration n.
silahlı çatışma clash of arms n.
geçen ayki çatışma last month's shooting n.
ebedi çatışma perpetual conflict n.
felsefi çatışma philosophical conflict n.
harici çatışma external conflict n.
dış çatışma external conflict n.
bölgesel çatışma territorial conflict n.
son derece yıkıcı çatışma armageddon n.
çatışma alanı battleground n.
silahlı çatışma gunplay n.
kökten farklı inançların, görüşlerin fanatik savunucuları arasındaki çatışma holy war n.
iki birey arasındaki çatışma monomachia n.
şiddetli çatışma clash n.
gürültülü çatışma ruction n.
silahlı çatışma shooting n.
çatışma çıkaran disuniter n.
narkotik ile uyuşturucu satıcıları arasındaki çatışma drug war n.
(abd ordusunda) çatışma zamanında gerekli malzemelere ilişkin bir tür lojistik planlama konsepti d-to-p concept n.
çatışma veya sorun çıkarma potansiyeli yüksek olan şey dynamite n.
(anlaşmazlığı sona erdiren) silahlı çatışma shoot out n.
birbirine rakip üç kişi, grup veya fikir arasındaki çatışma truel n.
çatışma çıkmak take place for an armed fight v.
bölgeden yer yer çatışma haberleri gelmek sporadic clashes reported from the region v.
bölgeden yer yer çatışma haberleri gelmek sporadic fighting reported from the region v.
bölgeden yer yer çatışma haberleri gelmek reports of sporadic clashes poured from the area v.
bölgeden yer yer çatışma haberleri gelmek sporadic clashes were reported v.
iç çatışma içinde bulunmak be in a state of inner conflict v.
çatışma ihtimalini azaltmak deconflict v.
çatışma için bir araya gelmek rencounter v.
çatışma/anlaşmazlık dolu conflict-ridden adj.
çatışma ile ayrılmış strife-torn adj.
parçaları arasında dinamik bir iç gerilim, çatışma ve bağlılığa sahip olan dialectical adj.
grup içi çatışma içeren internecine adj.
Proverb
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan bir grup/kurum sonunda dağılır a house divided against itself cannot stand
içsel bölünme/çatışma dağılmaya yol açar a house divided against itself cannot stand
Colloquial
katılımcıların yüksek hızda birbirine doğru ilerlediği bir çatışma oyunu chicken n.
kendi içerisinde çatışma/çekişme yaşayan divided against itself adj.
kendi içerisinde çatışma yaşayan divided against itself adj.
Idioms
grup içi çatışma blood on the carpet n.
bir çatışma ya da rekabet sırasında acımasız ve zalim taktiklere başvurma red in tooth and claw n.
çatışma nedeni the apple of discord n.
iç çatışma yaşayan grup circular firing squad n.
iç çatışma yaşayan grup/kurum a house divided n.
çatışma nedeni an act of war n.
çatışma nedeni an act of war n.
çatışma patlak vermek come to blows v.
çatışma patlamak come to blows v.
çatışma içerisine girmek be on a collision course v.
çatışma halinde olmak be on a collision course v.
(biriyle/bir şeyle) çatışma içinde olmak be on a collision course (with somebody/something) v.
(biri/bir şey hakkında) çatışma patlak vermek come to blows (over someone or something) v.
(biri/bir şey hakkında) çatışma patlak vermek come to blows (about someone or something) v.
(bir şey hakkında) çatışma patlak vermek come to blows (over something) v.
(bir şey hakkında) çatışma patlak vermek come to blows about (something) v.
(bir konuda) çatışma içinde at odds over (something) expr.
zıtlaşma/çatışma içinde at variance expr.
(biriyle/bir şeyle) zıtlaşma/çatışma içinde at variance (with somebody/something) expr.
çatışma içinde/halinde at war expr.
içsel bir çatışma içerisinde at war expr.
çatışma içerisinde on a collision course expr.
çatışma halinde on a collision course expr.
kayda değer bir çatışma yaşamadan without a shot being fired expr.
Speaking
hiç çatışma gördün mü? have you seen any combat? expr.
Trade/Economic
çatışma teorisi conflict theory n.
düşey çatışma vertical conflict n.
Law
çatışma ortamı clash environment n.
kanunlar arasındaki çatışma conflict of laws n.
Politics
soğuk savaş sonrası ülkeler arasında çatışma yerine işbirliği taraftarı olan bir uluslararası örgüt new world order n.
irlanda veya kuzey irlanda'da meydana gelen çeşitli çatışma veya isyanlardan herhangi biri the troubles n.
çatışma alanları conflict zones n.
çatışma bölgeleri conflict regions n.
çatışma dinamikleri dynamics of conflict n.
çatışma sonrası yeniden yapılanma post-conflict reconstruction n.
çatışma tırmanışı escalation of conflict n.
çatışma sözleşmesi collision regulation n.
çatışma sonrası ülkeler post-conflict countries n.
çatışma sonrası seçimler post-conflict elections n.
devletlerarası çatışma interstate conflict n.
devlet içi çatışma intrastate conflict n.
düşük yoğunluklu çatışma low-intensity conflict n.
düşük yoğunlukta çatışma low-intensity conflict n.
etnik çatışma ethnic conflict n.
mezheplerarası çatışma sectarian clashes n.
orta yoğunlukta çatışma mid-intensity conflict n.
sıcak çatışma hot conflict n.
toplumlararası çatışma inter-communal conflict n.
ülke içi çatışma internal conflict n.
yüksek yoğunlukta çatışma high-intensity conflict n.
polis ile göstericiler arasındaki çatışma clash between police and demonstrators n.
laik ve dini otoriteler arasındaki çatışma kulturkampf n.
Insurance
çatışma klozu running down clause n.
Technical
çatışma perdesi bulkhead collision n.
Aeronautic
çatışma çözümlenmesi conflict resolution n.
çatışma araştırma conflict search n.
çatışma deteksiyonu conflict detection n.
çatışma ikazı conflict alert n.
Marine
çatışma klozu running down clause n.
Mining
çatışma mineralleri conflict minerals n.
Psychology
içsel çatışma yaşayan kimse agonistes n.
akut çatışma stresi tepkisi acute combat stress reaction n.
bireylerarası çatışma interpersonal conflict n.
çatışma stresi combat stress n.
dip çatışma root conflict n.
gerçekçi çatışma teorisi realistic conflict theory n.
iç çatışma inner conflict n.
karma güdülü çatışma mixed-motive conflict n.
kişilerarası çatışma interpersonal conflict n.
nevrotik çatışma neurotic conflict n.
ruhsal iç çatışma intrapsychic conflict n.
sosyal çatışma social conflict n.
temel çatışma basic conflict n.
Social Sciences
bireyler arası çatışma inter- personal conflict n.
çatışma ve çatışma sonrası durumlarda cinsiyet yaklaşımları gender approaches in conflict and post-conflict situations n.
çatışma noktası point of conflict n.
etnik-dini çatışma ethno-religious conflict n.
kişisel çatışma personal conflict n.
sosyal çatışma social conflict n.
toplumsal çatışma social conflict n.
Linguistics
eşsesli çatışma homophonic clash n.
Military
alçak yoğunluklu çatışma low intensity conflict n.
çatışma önleme merkezi conflict prevention centre n.
çatışma sırasında silah yerine kullanılabilen her şey ammunition n.
çatışma kuralları rules of engagement n.
çatışma kontrolü engagement control n.
çatışma kuralları rules of engagement n.
çatışma bölgesi engagement area n.
çatışma önleme merkezi danışma komitesi consultative committee of the conflict prevention centre n.
düşük yoğunluklu çatışma low intensity conflict n.
kısa menzilli hava savunma çatışma bölgesi short-range air defence engagement zone n.
orta yoğunluklu çatışma mid intensity conflict n.
orta yoğunluklu çatışma medium intensity conflict n.
silahlı çatışma hukuku law of armed conflicts n.
şiddetli çatışma battle royal n.
yüksek yoğunluklu çatışma high intensity conflict n.
yüksek yoğunluklu çatışma high density conflict n.
yüksek yoğunluklu silahlı çatışma high intensity armed conflict n.
silahlı çatışma armed combat n.
çatışma kontrolü emri engage n.
hasta veya yaralıların çatışma alanından acil tahliyesi medivac n.
alçak irtifa füze çatışma bölgesi low-altitude missile engagement zone (lomez) n.
farklı birden fazla görev veya çatışma düzeyinde etkili kullanılabilen silahlar dual (multi)-purpose weapons n.
askeri çatışma military confrontation n.
karşıt askeri birlikler arasındaki küçük ölçekli silahlı çatışma firefight n.
kısa menzilli hava savunma çatışma short-range air defense engagement zone n.
kriz veya çatışma zamanında düşmana karşı belirli hedeflere yönelik olarak bilginin veya bilgi teknolojilerinin kullanımı iw n.
çatışma haberi yapmak için (gazeteciyi) askeri birime dahil etmek imbed v.
çatışma alanı olan embattled adj.
basit manevralarla kapsamlı bir askeri gücü aktifleştirebilen mekanizmaların kullanıldığı (çatışma) push-button adj.
Slang
silahlı çatışma shoot-up n.
Star Wars
eravana üzerinde çatışma skirmish aboard the eravana n.
ylesia üstünde çatışma skirmish over ylesia n.