|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
görevi kötüye kullanma |
malpractice n.
|
|
Malpractice necessitates bringing charges against the authority or authorities concerned.
Görevi kötüye kullanma, ilgili makam ya da makamlara karşı suç duyurusunda bulunulmasını gerektirir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
görevi kötüye kullanma |
misconduct n.
|
|
He is not ashamed of his misconduct.
Görevini kötüye kullanmaktan çekinmez.
More Sentences
|
3 |
General |
vatandaşlık görevi |
civic duty n.
|
|
I'm just doing my civic duty.
Ben sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.
More Sentences
|
4 |
General |
yerine getirme (görevi) |
discharge n.
|
|
We must exploit this potential in order to discharge our responsibility for sustainable development.
Sürdürülebilir kalkınma sorumluluğumuzu yerine getirmek için bu potansiyelden yararlanmalıyız.
More Sentences
|
5 |
General |
askerlik görevi |
military service n.
|
|
I had my military service in Ankara.
Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
More Sentences
|
6 |
General |
kamu hizmeti/görevi |
civil service n.
|
|
Also, too much money is being poured into the grossly distended bureaucracy of the civil service.
Ayrıca, kamu hizmetinin aşırı derecede şişmiş bürokrasisine çok fazla para akıtılmaktadır.
More Sentences
|
7 |
General |
kurtarma görevi |
rescue mission n.
|
|
We're on a rescue mission.
Biz bir kurtarma görevindeyiz.
More Sentences
|
8 |
General |
üstlenmek (resmi bir görevi) |
assume v.
|
|
It is now evident that the European Union has come to assume a pivotal role in pursuing peace within the Middle East.
Avrupa Birliği'nin Orta Doğu'da barışın sağlanmasında çok önemli bir rol üstlenmeye başladığı artık aşikârdır.
More Sentences
|
9 |
General |
görevi görmek |
act as a v.
|
|
In addition, the agreements with the EU will act as an anchor.
Ayrıca AB ile yapılan anlaşmalar da bir çıpa görevi görecektir.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
10 |
Trade/Economic |
başkanlık görevi |
presidency n.
|
|
I believe we must wish the Danish Presidency luck in its task since this is a very important moment.
Bu çok önemli bir an olduğu için Danimarka Dönem Başkanlığına görevinde başarılar dilememiz gerektiğine inanıyorum.
More Sentences
|
Law |
|
11 |
Law |
görevi ihmal |
dereliction of duty n.
|
|
We are dealing here with derelictions of duty by individuals.
Burada bireylerin görevlerini ihmal etmeleriyle karşı karşıyayız.
More Sentences
|
12 |
Law |
görevi ihmal |
neglect of duty n.
|
|
He was blamed for neglect of duty.
Görevini ihmal etmekle suçlandı.
More Sentences
|
13 |
Law |
jüri görevi |
jury duty n.
|
|
I have jury duty.
Jüri görevim var.
More Sentences
|
Politics |
|
14 |
Politics |
vatandaşlık görevi |
civic duty n.
|
|
I'm just doing my civic duty.
Sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.
More Sentences
|
Common Usage |
|
15 |
Common Usage |
görevi kötüye kullanma suçlaması |
impeachment n.
|
|
General |
|
16 |
General |
elzem acil durum görevi |
essential emergency function n.
|
|
17 |
General |
görevi nedeniyle kendini birşey sanan memur |
panjandrum n.
|
|
18 |
General |
görevi kötüye kullanma |
abuse n.
|
|
|
19 |
General |
özel görevi olan memur |
envoi n.
|
|
20 |
General |
bağlaç görevi gören kip |
conjunctive n.
|
|
21 |
General |
herhangi bir görevi masa başında yapıp değerlendirmeye tabi tutan kişi |
desk officer n.
|
|
22 |
General |
acil durum destek görevi |
emergency support function n.
|
|
23 |
General |
araştırma görevi |
search mission n.
|
|
24 |
General |
görevi yapmama |
breach of duty n.
|
|
25 |
General |
evlatlık görevi |
filial duty n.
|
|
26 |
General |
fren görevi yapan şey |
check n.
|
|
27 |
General |
danışmanlık görevi |
consultancy n.
|
|
28 |
General |
görevi ihmal etme |
delinquency n.
|
|
29 |
General |
hizmetli görevi yapan kimse |
servitorship n.
|
|
30 |
General |
görevi kötüye kullanma |
misprision n.
|
|
31 |
General |
bildirme görevi |
duty to disclose n.
|
|
32 |
General |
askerlik görevi |
military duty n.
|
|
33 |
General |
askerlik görevi |
duty in the armed forces n.
|
|
34 |
General |
(tartışma vb'yi) yatıştırma görevi gören kimse |
reliever n.
|
|
35 |
General |
görevi hükümet hakkında olumlu yazılar yazmak olan yandaş gazeteci |
spin-doctor n.
|
|
36 |
General |
kamu görevi |
welfare work n.
|
|
37 |
General |
görevi kötüye kullanma |
wrongdoing n.
|
|
38 |
General |
görevi kötüye kullanma |
wrongful conduct n.
|
|
|
39 |
General |
öğretmenlik görevi |
teaching post n.
|
|
40 |
General |
görevi suistimal |
misconduct n.
|
|
41 |
General |
görevi suistimal |
wrongdoing n.
|
|
42 |
General |
görevi suistimal |
wrongful conduct n.
|
|
43 |
General |
görevi sofrayı hazırlamak/toplamak ve kapıya bakmak olan hizmetçi |
parlormaid n.
|
|
44 |
General |
görevi sofrayı hazırlamak/toplamak ve kapıya bakmak olan hizmetçi |
parlourmaid n.
|
|
45 |
General |
insanlığı hastalıktan kurtarma görevi |
mission of freeing humankind from disease n.
|
|
46 |
General |
havarilik görevi |
apostolate n.
|
|
47 |
General |
görevi kötüye kullanma |
malpractise n.
|
|
48 |
General |
yurtdışı görevi |
foreign mission n.
|
|
49 |
General |
insanlık görevi |
the human duty n.
|
|
50 |
General |
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler |
skillset n.
|
|
51 |
General |
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse |
lock operator n.
|
|
52 |
General |
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse |
lock tender n.
|
|
53 |
General |
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse |
lock keeper n.
|
|
54 |
General |
görevi siyasi doktrinin uygulanmasını sağlamak olan ve bu amaçla doktrinden ayrılanları belirleyip ilgili makamlara bildiren görevli |
commissar n.
|
|
55 |
General |
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip |
hit squad n.
|
|
56 |
General |
aynı görevi önceden yapmış kimse |
predecessor n.
|
|
57 |
General |
görevi mum yakmak olan kişi |
candlelighter n.
|
|
58 |
General |
kanal görevi görme |
channelization n.
|
|
59 |
General |
kanal görevi görme |
channelisation n.
|
|
60 |
General |
sembol görevi gören şey |
totem n.
|
|
61 |
General |
kilisede yardım dağıtma görevi |
almonership n.
|
|
62 |
General |
çeviri görevi |
translation task n.
|
|
63 |
General |
görevi ihmal |
unservice n.
|
|
64 |
General |
yüz görevi gören şey |
facer n.
|
|
65 |
General |
görevi kötüye kullanma |
malepractice n.
|
|
66 |
General |
şişirildiğinde döşek görevi gören, kullanılmayıp katlandığında az hacim kaplayan hava geçirmez şişme yatak |
mattress n.
|
|
67 |
General |
gerçeklerin kaydı görevi gören şey |
book n.
|
|
68 |
General |
olay kaydı görevi gören şey |
book n.
|
|
69 |
General |
görevi belirli sözcükleri veya harfleri kırmızı ile yazmak olan sanatçı |
miniaturist [obsolete] n.
|
|
70 |
General |
baskın renkler arasında geçiş görevi gören renk alanı |
bridge n.
|
|
71 |
General |
bir görevi açıklamak için verilen talimatlar |
briefs [uk] n.
|
|
72 |
General |
görevi gece kulübü veya dans salonunda müşteriler ile dans etmek olan kadın |
hostess n.
|
|
73 |
General |
içinde ağızlık görevi gören bir deliğin bulunduğu hindistan cevizine takılmış kaseden oluşan iptidai bir nargile |
hubble-bubble n.
|
|
74 |
General |
görevi kötüye kullanma |
misgovernance [obsolete] n.
|
|
75 |
General |
sığınak görevi gören şey |
oasis n.
|
|
76 |
General |
sığınak görevi bulunan veya sığınağa benzer küçük ve loş yer |
den n.
|
|
77 |
General |
ayırma görevi gören aşılamaz veya bağlantı yapılamaz boşluk |
gulf n.
|
|
78 |
General |
görevi yerine getiren kimse |
officiator n.
|
|
|
79 |
General |
araç görevi üstlenen kimse |
implement n.
|
|
80 |
General |
ceza görevi |
impot n.
|
|
81 |
General |
(kötü davranışa karşı ceza olarak verilen) yazma görevi |
impot n.
|
|
82 |
General |
görevi suiistimal |
disorder n.
|
|
83 |
General |
görevi kötüye kullanma |
disorder n.
|
|
84 |
General |
bir yerde vizesinden uzun kalanları geri getirme görevi |
picket n.
|
|
85 |
General |
görevi gereği gezici çalışan bir grup insan |
itinerancy n.
|
|
86 |
General |
embriyo gelişiminde indüktör görevi gören bileşen |
organizer n.
|
|
87 |
General |
embriyo gelişiminde indüktör görevi gören bileşen |
organiser n.
|
|
88 |
General |
son derece tehlikeli bir görevi olan asker |
perdu [obsolete] n.
|
|
89 |
General |
son derece tehlikeli görevi olan asker |
perdue [obsolete] n.
|
|
90 |
General |
(kare bulmacada) ipucu içerisinde yer alıp gösterge görevi olan ifade |
signpost n.
|
|
91 |
General |
askeri polisin sahili kaçakçılık faaliyetlerinden koruma görevi |
preventive service n.
|
|
92 |
General |
(çanta görevi üstlenen) deri tulum |
skin n.
|
|
93 |
General |
perde görevi üstlenen şey |
smoke screen n.
|
|
94 |
General |
kap görevi gören rulo veya koni şeklindeki kağıt |
spill n.
|
|
95 |
General |
kendine düşen görevi yerine getirmek |
keep one's end up v.
|
|
96 |
General |
görevi kötüye kullanmak |
misconduct v.
|
|
97 |
General |
kötüye kullanmak (yetkiyi/görevi) |
abuse v.
|
|
98 |
General |
resmi bir görevi yerine getirmek |
officiate v.
|
|
99 |
General |
fren görevi görmek |
act as a brake v.
|
|
100 |
General |
yerine getirmek (görevi) |
discharge v.
|
|
101 |
General |
görevi yerine getirmek |
officiate v.
|
|
102 |
General |
yüklenmek (bir işi/bir görevi) |
shoulder v.
|
|
103 |
General |
bitirilmeyi bekleyen çok sayıda görevi olmak |
have a lot on one's plate v.
|
|
104 |
General |
görevi yapmakta kusur işlemek |
default v.
|
|
105 |
General |
aynı görevi görmek |
have the same function v.
|
|
106 |
General |
aynı görevi görmek |
serve the same purpose v.
|
|
107 |
General |
hakem görevi görmek |
act as referee v.
|
|
108 |
General |
fren görevi görmek |
serve as a brake on v.
|
|
109 |
General |
görevi sona ermek |
(one's commission) to expire v.
|
|
110 |
General |
üzerine düşen görevi yapmak |
do one's part v.
|
|
111 |
General |
kendi üzerine düşen görevi yapmak |
do one's part v.
|
|
112 |
General |
kendine düşen görevi yapmak |
pull one's weight v.
|
|
113 |
General |
görevi yerine getirmek |
fulfil a duty v.
|
|
114 |
General |
bir görevi ifa etmek |
fulfil a duty v.
|
|
115 |
General |
görevi başında öldürülmek |
be killed in line of duty v.
|
|
116 |
General |
görevi gerçekleştirmek |
fulfil a duty v.
|
|
117 |
General |
görevi yapmak |
fulfil a duty v.
|
|
118 |
General |
görevi sırasında öldürülmek |
be killed in the line of duty v.
|
|
119 |
General |
görevi esnasında öldürülmek |
be killed in the line of duty v.
|
|
120 |
General |
bir görevi gerçekleştirmek |
perform a task v.
|
|
121 |
General |
bir görevi yerine getirmek |
perform a task v.
|
|
122 |
General |
uyarı görevi görmek |
serve as a warning v.
|
|
123 |
General |
görevi görmek |
act as v.
|
|
124 |
General |
devriye görevi yapmak |
work patrol v.
|
|
125 |
General |
aynı anda birkaç görevi yerine getirmek |
multitask v.
|
|
126 |
General |
kalkan görevi görmek |
serve as a shield v.
|
|
127 |
General |
görevi bırakmak |
leave the office v.
|
|
128 |
General |
kanal görevi görmek |
channel v.
|
|
129 |
General |
kanal görevi görmek |
channelize v.
|
|
130 |
General |
kanal görevi görmek |
channelise v.
|
|
131 |
General |
görevi yerine getirmek için gayret etmek |
endeavor one's self v.
|
|
132 |
General |
payanda görevi görmek |
anchor v.
|
|
133 |
General |
görevi görmek |
make v.
|
|
134 |
General |
görevi suistimal etmek |
job v.
|
|
135 |
General |
bir şeyin başı ve sonu görevi görmek |
bookend v.
|
|
136 |
General |
tampon görevi görmek |
buff v.
|
|
137 |
General |
(görevi) savsaklamak |
hold v.
|
|
138 |
General |
tek bir görevi yerine getirmek |
monotask v.
|
|
139 |
General |
irtibat görevi görmek |
liaison v.
|
|
140 |
General |
astar veya kaplama görevi görmek |
line v.
|
|
141 |
General |
halk için gerekli bir görevi yerine getirmek |
give v.
|
|
142 |
General |
eldiven görevi görmek |
glove v.
|
|
143 |
General |
araç görevi görmek |
go v.
|
|
144 |
General |
(vakum tüpü boşaltmada) alıcı görevi görmek |
getter v.
|
|
145 |
General |
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak |
grind v.
|
|
146 |
General |
sosyal görevi yerine getirmek |
officiate v.
|
|
147 |
General |
sosyal görevi gerçekleştirmek |
officiate v.
|
|
148 |
General |
(görevi) daha düşük rütbeli birine atamak |
download [canada] v.
|
|
149 |
General |
yastık görevi görmek |
pillow v.
|
|
150 |
General |
(görevi, makamı) bırakmak |
discontinue [obsolete] v.
|
|
151 |
General |
süs görevi görmek |
ornament v.
|
|
152 |
General |
görevi üstünkörü tamamlamak |
scuffle v.
|
|
153 |
General |
taban görevi üstlenmek |
sole v.
|
|
154 |
General |
odak noktası görevi görmek |
polarise [uk] v.
|
|
155 |
General |
odak noktası görevi görmek |
polarize [us] v.
|
|
156 |
General |
destek görevi görmek |
aid v.
|
|
157 |
General |
görevi olan |
incumbent on adj.
|
|
158 |
General |
çatı görevi gören |
tectorial adj.
|
|
159 |
General |
görevi başında bulunmayan |
absentee adj.
|
|
160 |
General |
görevi olan |
incumbent upon adj.
|
|
161 |
General |
görevi bitmiş |
off duty adj.
|
|
162 |
General |
bağlaç görevi yapan |
conjunctive adj.
|
|
163 |
General |
gece görevi yapan |
night adj.
|
|
164 |
General |
şemsiye görevi gören |
umbrella adj.
|
|
165 |
General |
özel görevi olan |
extraordinary adj.
|
|
166 |
General |
taban görevi gören |
base adj.
|
|
167 |
General |
araç görevi gören |
vehicular adj.
|
|
168 |
General |
araç görevi gören |
vehiculary adj.
|
|
169 |
General |
araç görevi gören |
vehiculatory adj.
|
|
170 |
General |
işaret görevi gören |
witness adj.
|
|
171 |
General |
ölçümde referans noktası görevi gören |
witness adj.
|
|
172 |
General |
kraliyet görevi üstlenen |
royal adj.
|
|
173 |
General |
imparatorluk görevi ile ilgili |
imperatorial adj.
|
|
174 |
General |
telafi görevi gören |
compensating adj.
|
|
175 |
General |
yan sonuç görevi gören |
consequential adj.
|
|
176 |
General |
ön ek görevi gören |
prepositive adj.
|
|
177 |
General |
sporcuk görevi üstlenen |
sporular adj.
|
|
178 |
General |
görevi bırakan |
stickit adj.
|
|
179 |
General |
zincir görevi gören |
straplike adj.
|
|
180 |
General |
kayış görevi gören |
straplike adj.
|
|
181 |
General |
keşif görevi yapmakta |
on the scout adv.
|
|
182 |
General |
genellikle görevi kötüye kullanma içeren siyasi skandal anlamı katan son ek |
-gate suf.
|
|
183 |
General |
bağlaç görevi gören kip |
conj (conjunction) abrev.
|
|
184 |
General |
bağlaç görevi gören kip |
conj (conjunctive) abrev.
|
|
185 |
General |
bağlaç görevi gören kip |
conj. (conjunction) abrev.
|
|
186 |
General |
bağlaç görevi gören kip |
conj. (conjunctive) abrev.
|
|
Phrasals |
|
187 |
Phrasals |
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak |
fall behind on (something) v.
|
|
188 |
Phrasals |
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek |
fall behind on (something) v.
|
|
189 |
Phrasals |
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak |
get behind on (something) v.
|
|
190 |
Phrasals |
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek |
get behind on (something) v.
|
|
191 |
Phrasals |
(bir görevi) üstlenmek |
come in v.
|
|
192 |
Phrasals |
bir görevi veya işi kararlı bir şekilde sürdürmek |
press ahead v.
|
|
193 |
Phrasals |
bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek |
incumbent upon someone to do something v.
|
|
194 |
Phrasals |
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak |
fall on (someone or something) v.
|
|
195 |
Phrasals |
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak |
fall upon (someone) v.
|
|
196 |
Phrasals |
(bir şeyi/görevi) yüklenerek zahmete girmek |
trouble (someone or oneself) with (something) v.
|
|
197 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak |
wiggle (one's) way out (of something) v.
|
|
198 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, eylemi) sürdürmek |
keep with (something) v.
|
|
199 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, eylemi) sürdürmek |
keep with (something) v.
|
|
200 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, eylemi) yapmaya devam etmek |
keep with (something) v.
|
|
201 |
Phrasals |
(bir işi, görevi, eylemi) bırakmamak |
keep with (something) v.
|
|
202 |
Phrasals |
bir görevi tamamlayacak küçük/son ayrıntıları yerine getirmek |
mop up v.
|
|
203 |
Phrasals |
bir işi/görevi toparlamak |
mop up v.
|
|
204 |
Phrasals |
bir görevi son dokunuşları yaparak bitirmek/sonlandırmak |
mop up v.
|
|
205 |
Phrasals |
bir görevi sürdürmek |
remain on v.
|
|
206 |
Phrasals |
(bir şeyin) üzerinde köprü görevi görmek |
bridge over (something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
bir görevi son kez yapmak |
bow out v.
|
|
208 |
Phrasals |
başka bir şey görevi de yapmak |
double as v.
|
|
209 |
Phrasals |
birinin görevi/sorumluluğu olmak |
fall upon someone v.
|
|
210 |
Phrasals |
birinin görevi/sorumluluğu olmak |
fall on someone v.
|
|
211 |
Phrasals |
(birinin) görevi/sorumluluğu olmak |
fall onto (someone) v.
|
|
212 |
Phrasals |
(birinin) görevi/sorumluluğu olmak |
fall on (someone) v.
|
|
213 |
Phrasals |
birinin sorumluluğu/görevi olmak |
fall to someone v.
|
|
214 |
Phrasals |
birinin sorumluluğu/görevi olmak |
fall to (one) v.
|
|
215 |
Phrasals |
evlenip çocuk sahibi olmayı kadının görevi olarak görmek |
lash back (at someone or something) v.
|
|
216 |
Phrasals |
(bir şey) görevi görmek |
serve as (something) v.
|
|
217 |
Phrasals |
görevi/işlevi görmek |
work as v.
|
|
218 |
Phrasals |
(bir şey) görevi/işlevi görmek |
work as (something) v.
|
|
219 |
Phrasals |
(görevi) hemen yapmak |
fire off v.
|
|
Phrases |
|
220 |
Phrases |
(roma katolik kilisesi'nde) görevi azizleştirme veya kutsallaştırmaya karşı çıkmak olan kilise yetkilisi |
devils advocate n.
|
|
221 |
Phrases |
görevi başında |
in line of duty expr.
|
|
Colloquial |
|
222 |
Colloquial |
yedek görevi gören kimse |
nineteenth man n.
|
|
223 |
Colloquial |
birinin yerine bir görevi yerine getiren program (bot) |
droid n.
|
|
224 |
Colloquial |
bir görevi üzerine almak |
take care of v.
|
|
225 |
Colloquial |
görevi yerine getirmek |
do the deed v.
|
|
226 |
Colloquial |
(birinin) görevi olmak |
be down to (one) v.
|
|
227 |
Colloquial |
(birinin) görevi olmamak |
be not (one's) problem v.
|
|
228 |
Colloquial |
(birinin) görevi olmak |
be up to (one) v.
|
|
229 |
Colloquial |
birinin görevi olmak |
be up to somebody v.
|
|
230 |
Colloquial |
görevi başkasına paslamak |
buck v.
|
|
231 |
Colloquial |
(bir şeyi) yapma/söyleme görevi düşmek |
incumbent to do v.
|
|
232 |
Colloquial |
görev/görevi sırasında |
in the line of duty expr.
|
|
233 |
Colloquial |
görev/görevi esnasında |
in the line of duty expr.
|
|
234 |
Colloquial |
(birinin) görevi |
up to (one) expr.
|
|
Idioms |
|
235 |
Idioms |
(eski zamanlarda) asıl görevi gemideki toplara barut taşımak olan delikanlı veya genç erkek |
powder boy n.
|
|
236 |
Idioms |
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
a part to play n.
|
|
237 |
Idioms |
görevi başında uyuyan |
asleep at the wheel n.
|
|
238 |
Idioms |
görevi gereği |
as part of one's job n.
|
|
239 |
Idioms |
truva atı görevi gören şey |
stalking horse n.
|
|
240 |
Idioms |
görevi/makamı devralmak/üstlenmek |
assume the mantle v.
|
|
241 |
Idioms |
görevi/makamı devralmak/üstlenmek |
assume the position v.
|
|
242 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi yüklenmek |
assume the mantle v.
|
|
243 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi yüklenmek |
assume the position v.
|
|
244 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi üzerine almak |
assume the mantle v.
|
|
245 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi üzerine almak |
assume the position v.
|
|
246 |
Idioms |
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak |
make (one's) bow v.
|
|
247 |
Idioms |
bir sorumluluğu/zorlu bir görevi üstlenmek |
belly up to the bar v.
|
|
248 |
Idioms |
(işi, görevi başka bir şey için) ertelemek |
clear the decks v.
|
|
249 |
Idioms |
(işi, görevi başka bir şey için) ertelemek |
clear the deck v.
|
|
250 |
Idioms |
deneme tahtası görevi görmek |
serve as a guinea pig v.
|
|
251 |
Idioms |
görevi terk etmek |
jump ship v.
|
|
252 |
Idioms |
görevi bırakmak |
lay down one's office v.
|
|
253 |
Idioms |
ev sahibi görevi yapmak |
do the honours v.
|
|
254 |
Idioms |
görevi bırakmak |
jump ship v.
|
|
255 |
Idioms |
köprü görevi görmek |
function as a bridge v.
|
|
256 |
Idioms |
köprü görevi görmek |
serve as a bridge v.
|
|
257 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi başkasına devretmek |
hand over the baton v.
|
|
258 |
Idioms |
sorumluluğu/görevi başkasına devretmek |
pass the baton v.
|
|
259 |
Idioms |
(projeyi/görevi) birinin ellerine/birilerinin eline teslim etmek |
leave something in one's hands v.
|
|
260 |
Idioms |
zor bir görevi olmak |
have one's work cut out v.
|
|
261 |
Idioms |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
work up a head of steam v.
|
|
262 |
Idioms |
(görevi esnasında) uyuyakalmak |
fall asleep at the switch v.
|
|
263 |
Idioms |
(görevi/işi) başkasının üzerine yıkmak |
push something off on someone v.
|
|
264 |
Idioms |
(görevi/işi) başkasının üstüne yıkmak |
push something off on someone v.
|
|
265 |
Idioms |
(görevi esnasında) uyuyakalmak |
be asleep at the switch v.
|
|
266 |
Idioms |
(görevi/işi) başkasının üstüne yıkmak |
push something off on to someone v.
|
|
267 |
Idioms |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
build up a head of steam v.
|
|
268 |
Idioms |
(görevi/işi) başkasının üzerine yıkmak |
push something off on to someone v.
|
|
269 |
Idioms |
işi/görevi yüklenmek |
do the deed v.
|
|
270 |
Idioms |
işi/görevi üzerine almak |
do the deed v.
|
|
271 |
Idioms |
aynı anda başka bir rolü/görevi daha olmak |
wear another hat v.
|
|
272 |
Idioms |
görevi devretmek |
hand on the baton v.
|
|
273 |
Idioms |
görevi devretmek |
pass on the baton v.
|
|
274 |
Idioms |
(bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek |
feel duty bound to (do something) [us] v.
|
|
275 |
Idioms |
birden fazla görevi/rolü olmak |
wear several hats v.
|
|
276 |
Idioms |
birkaç rolü/görevi birden olmak |
wear several hats v.
|
|
277 |
Idioms |
aynı anda bir çok görevi/rolü üstlenmek |
wear too many hats v.
|
|
278 |
Idioms |
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak |
wriggle (one's) way out (of something) v.
|
|
279 |
Idioms |
görevi kötüye kullandığı için avukatlık mesleğini/hukuki görevini yapmaktan men edilmek |
strike someone off the rolls v.
|
|
280 |
Idioms |
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak |
strike someone off the rolls v.
|
|
281 |
Idioms |
görevi kötüye kullandığı için avukatlık mesleğini/hukuki görevini yapmaktan men edilmek |
strike someone off the roll v.
|
|
282 |
Idioms |
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak |
strike someone off the roll v.
|
|
283 |
Idioms |
görevi olmak |
be duty bound v.
|
|
284 |
Idioms |
(a ile b arasında) köprü görevi görmek |
bridge the gap (between a and b) v.
|
|
285 |
Idioms |
(a ile b arasında) köprü görevi görmek |
bridge the gulf (between a and b) v.
|
|
286 |
Idioms |
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak |
build up/work up a head of steam v.
|
|
287 |
Idioms |
(bir şey) olarak iki işi/görevi aynı anda yapmak |
do double duty as (something) v.
|
|
288 |
Idioms |
(bir şey) olarak iki işi/görevi eş zamanlı olarak yürütmek |
do double duty as (something) v.
|
|
289 |
Idioms |
(bir şey) olarak iki işi/görevi birden yapmak |
do double duty as (something) v.
|
|
290 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan |
be duty bound to (someone or something) v.
|
|
291 |
Idioms |
(birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen |
be duty bound to (someone or something) v.
|
|
292 |
Idioms |
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak |
fall to (one's) lot v.
|
|
293 |
Idioms |
birinin sorumluluğu/görevi olmak |
fall to someone's lot v.
|
|
294 |
Idioms |
zor bir görevi olmak |
have one's work cut out for (one) v.
|
|
295 |
Idioms |
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
have a part to play v.
|
|
296 |
Idioms |
(bir şeyde) görevi/sorumluluğu/üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) |
have a part to play (in something) v.
|
|
297 |
Idioms |
birinin işi/görevi zor olmak |
have one's work cut out for one v.
|
|
298 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getirmek |
keep your end up [uk] v.
|
|
299 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getirmek |
hold your end up [uk] v.
|
|
300 |
Idioms |
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak |
make your bow v.
|
|
301 |
Idioms |
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir görevi üstlenmek |
pull (one's) chestnuts out of the fire v.
|
|
302 |
Idioms |
kendine düşen görevi yapmak |
pull weight v.
|
|
303 |
Idioms |
kendine düşen görevi yapmak |
pull your weight v.
|
|
304 |
Idioms |
aynı görevi görmek |
do duty as v.
|
|
305 |
Idioms |
görevi yerine getirmemek |
shirk duty v.
|
|
306 |
Idioms |
görevi yerine getirememek |
shirk duty v.
|
|
307 |
Idioms |
yapmak görevi olan |
duty bound adj.
|
|
308 |
Idioms |
yapma görevi üstüne düşen |
duty bound adj.
|
|
309 |
Idioms |
kendi görevi bilmiş |
honor bound adj.
|
|
310 |
Idioms |
kendi görevi bilmiş |
honour bound adj.
|
|
311 |
Idioms |
görevi gereği |
in the line of duty expr.
|
|
312 |
Idioms |
görevi başında uyuyan |
asleep at the switch expr.
|
|
313 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getir |
keep your end up [uk] expr.
|
|
314 |
Idioms |
üzerine düşen görevi yerine getir |
hold your end up [uk] expr.
|
|
315 |
Idioms |
görevi değil |
not one's place expr.
|
|
316 |
Idioms |
bu, bir görevi yapmak veya bir durumla başa çıkmak için yeterli olmayacaktır. |
that won't cut it expr.
|
|
Formal |
|
317 |
Formal |
belirli bir görevi olan kimse |
post-holder n.
|
|
Speaking |
|
318 |
Speaking |
sana bu görevi kim verdi? |
who gave you this mission? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
319 |
Trade/Economic |
başkanlık görevi |
presidentship n.
|
|
320 |
Trade/Economic |
belirli denetim görevi |
audit task n.
|
|
321 |
Trade/Economic |
bir görevi gerçekleştirmek amacıyla kısa süreliğine göreve getirilmiş yönetici |
bungee boss n.
|
|
322 |
Trade/Economic |
denetim yetkisi ve görevi |
audit mandate n.
|
|
323 |
Trade/Economic |
eurodolar kredilerinde önderlik görevi yapan mali kurum |
managing bank n.
|
|
324 |
Trade/Economic |
görevi suistimal riski |
misconduct risk n.
|
|
325 |
Trade/Economic |
görevi ihlal etme |
laches n.
|
|
326 |
Trade/Economic |
görevi aksatma |
negligence n.
|
|
327 |
Trade/Economic |
görevi başında bulunmayan |
absentee n.
|
|
328 |
Trade/Economic |
jüri görevi izni |
jury duty leave n.
|
|
329 |
Trade/Economic |
icrada görevi olmayan yönetici |
outside director n.
|
|
330 |
Trade/Economic |
icrada görevi olmayan yönetici |
non-executive director n.
|
|
331 |
Trade/Economic |
ilişkilendirme görevi |
linking pin n.
|
|
332 |
Trade/Economic |
kamu görevi |
civil service n.
|
|
333 |
Trade/Economic |
kayyum görevi gören şirket |
corporation acting as trustee n.
|
|
334 |
Trade/Economic |
mahkemenin görevi |
jurisdiction n.
|
|
335 |
Trade/Economic |
örnekleme görevi yapan |
sampler n.
|
|
336 |
Trade/Economic |
şirket yöneticisinin şirketteki görevi sona erdiğinde kendisine yüklü bir para ödenmesi durumu |
golden handshake n.
|
|
337 |
Trade/Economic |
türkiye avrupa birliği ilişkilerinde yürütme görevi yapan kuruluş |
association committee n.
|
|
338 |
Trade/Economic |
tanık görevi izni |
witness duty leave n.
|
|
339 |
Trade/Economic |
yürütme görevi |
executive function n.
|
|
340 |
Trade/Economic |
yöneltme (bir görevi) |
directing n.
|
|
341 |
Trade/Economic |
görevi karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmek olan kimse |
optimizer n.
|
|
Law |
|
342 |
Law |
barometre görevi gören hisse senedi |
barometer stock n.
|
|
343 |
Law |
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma |
willful misconduct n.
|
|
344 |
Law |
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma |
reckless misconduct n.
|
|
345 |
Law |
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma |
wanton misconduct n.
|
|
346 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
gross misconduct n.
|
|
347 |
Law |
görevi suistimal |
misfeasance n.
|
|
348 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
misconduct n.
|
|
349 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
misfeasance in public office n.
|
|
350 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
misfeasance in office n.
|
|
351 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
corruption n.
|
|
352 |
Law |
görevi suistimal |
misconduct n.
|
|
353 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
misconduct in office n.
|
|
354 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
actus reus n.
|
|
355 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
professional misconduct n.
|
|
356 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
misfeasance n.
|
|
357 |
Law |
görevi suistimal |
actus reus n.
|
|
358 |
Law |
görevi ihmal nedeniyle kanuni müeyyideye maruz kalan kimse |
cessor n.
|
|
359 |
Law |
görevi suistimal |
professional misconduct n.
|
|
360 |
Law |
görevi kötüye kullanma nedeniyle hazırlanmış ithamname |
articles of impeachment n.
|
|
361 |
Law |
görevi suistimal suçu |
malfeasance n.
|
|
362 |
Law |
görevi suistimal |
misconduct in office n.
|
|
363 |
Law |
ihmal ve görevi kötüye kullanma |
negligence and misconduct n.
|
|
364 |
Law |
jüri görevi için çağrılma |
jury summons n.
|
|
365 |
Law |
kamu davasını açmak görevi |
duty of initiating public prosecution n.
|
|
366 |
Law |
kazai bir görevi olan sivil memur |
magistrate n.
|
|
367 |
Law |
kuruluş amacını yerine getirdiği ya da görev süresi dolduğu için görevi sona eren yetkili |
functus officio n.
|
|
368 |
Law |
mahkemenin görevi |
jurisdiction of court n.
|
|
369 |
Law |
memurun görevi suistimal suçu |
misprision n.
|
|
370 |
Law |
memurun görevi suistimali |
misprision n.
|
|
371 |
Law |
olağan yargı görevi |
ordinary jurisdiction n.
|
|
372 |
Law |
resmi bir görevde görevi kötüye kullanma |
official misconduct n.
|
|
373 |
Law |
suça muttali olan cumhuriyet savcısının görevi |
duty of public prosecutor informed of crime n.
|
|
374 |
Law |
tasfiye görevi |
receivership n.
|
|
375 |
Law |
zorunlu askerlik görevi |
mandatory military duty n.
|
|
376 |
Law |
zararı azaltma görevi |
duty to mitigate the loss n.
|
|
377 |
Law |
(iskoçya) görevi mahkemece alınan kararları uygulamak olan mahkeme görevlisi |
macer n.
|
|
378 |
Law |
yürütme görevi |
executive function n.
|
|
379 |
Law |
(ispanyol hukukunda) hak sahibine hakkının korunması amacıyla verilen, bir nevi geçici tapu görevi gören sertifika |
amparo n.
|
|
380 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
malfaisance n.
|
|
381 |
Law |
devlet memuriyetinde görevi kötüye kullanma |
malversation n.
|
|
382 |
Law |
devlet dairesinde görevi suiistimal etme |
malversation n.
|
|
383 |
Law |
eski ingiliz hukukuna göre hükümdarın tebaasının bir faaliyeti veya görevi yerine getirmesini emredebilme yetkisi |
mandamus n.
|
|
384 |
Law |
(roma hukuku'nda) bir kimsenin başka birine karşılıksız olarak vekalet verdiği ve karşı tarafın da bu görevi kabul ettiği sözleşme |
mandate n.
|
|
385 |
Law |
görevi kötüye kullanma |
malfeasance in office n.
|
|
386 |
Law |
görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş kimse |
misfeasor n.
|
|
387 |
Law |
görevi kötüye kullanma suçlaması |
impeach [obsolete] n.
|
|
388 |
Law |
görevi bitmiş yönetimin halefi gelmeden önce apar topar çıkardığı yasa |
midnight regulation n.
|
|
389 |
Law |
bir görevi yapmamak |
make default v.
|
|
390 |
Law |
görevi ihmal etmek |
malpractise v.
|
|
391 |
Law |
görevi ihmal etmek |
malpractice v.
|
|
392 |
Law |
görevi suistimal etmek |
malpractice v.
|
|
393 |
Law |
görevi suistimal etmek |
malpractise v.
|
|
394 |
Law |
görevi kötüye kullanmak |
malpractise v.
|
|
395 |
Law |
hakem görevi görmek |
act as referee/arbitrator v.
|
|
396 |
Law |
görevi kötüye kullanmak |
malpractice v.
|
|
397 |
Law |
fermanla bir görevi yapmaya zorlamak |
mandamus v.
|
|
398 |
Law |
(avukatı veya vekili) görevi suistimal gerekçesiyle ihraç etmek |
forejudge v.
|
|
399 |
Law |
hakimlik görevi hakkında |
juridical adj.
|
|
400 |
Law |
görevi kötüye kullanmaya ait |
malfeasant adj.
|
|
401 |
Law |
görevi kötüye kullanma ile ilgili |
malfeasant adj.
|
|
402 |
Law |
hakimin görevi ile ilgili |
juridic adj.
|
|
Politics |
|
403 |
Politics |
çalışma dairesi'nde sekreterlik görevi yapan kişi |
labor secretary n.
|
|
404 |
Politics |
çalışma dairesi'nde başkanlık görevi yapan kişi |
labor secretary n.
|
|
405 |
Politics |
çalışma dairesi'nde sekreterlik görevi yapan kişi |
labour secretary n.
|
|
406 |
Politics |
çalışma dairesi'nde başkanlık görevi yapan kişi |
labour secretary n.
|
|
407 |
Politics |
bolivya'da pek çok yerel bölücü grup için şemsiye görevi gören bir terör örgütü |
national liberation army n.
|
|
408 |
Politics |
bolivya'daki çok sayıda küçük, yerel ve yıkıcı grup için şemsiye görevi gören bir terör örgütü |
nestor paz zamora commission n.
|
|
409 |
Politics |
abd başkanı, başkan yardımcısı veya başkanın olmadığı anlarda o görevi üstlenen üst düzeylinin aynı yerde toplandığında, başkanın başına bir aksilik gelmesi durumunda, birleşik devletler başkanı olsun diye gizli bir yere saklanıp korunan kabine üyesi |
designated successor n.
|
|
410 |
Politics |
bakanlık görevi |
ministerial duty n.
|
|
411 |
Politics |
dışişleri görevi |
diplomatic service n.
|
|
412 |
Politics |
denetim görevi |
task of inspection n.
|
|
413 |
Politics |
diplomatik görevi olan kimse |
holder of diplomatic bag n.
|
|
414 |
Politics |
görevi kötüye kullanma soruşturması |
impeachment inquiry n.
|
|
415 |
Politics |
icra görevi |
executive function n.
|
|
416 |
Politics |
insani yardım görevi |
humanitarian mission n.
|
|
417 |
Politics |
kanun koyma görevi |
legislative function n.
|
|
418 |
Politics |
kamu görevi |
civil service n.
|
|
419 |
Politics |
kamu görevi |
public service n.
|
|
420 |
Politics |
teftiş görevi |
task of inspection n.
|
|
421 |
Politics |
vekillik görevi |
ministerial duty n.
|
|
422 |
Politics |
valilik görevi |
governorship n.
|
|
423 |
Politics |
vatandaşlık görevi |
civic responsibility n.
|
|
424 |
Politics |
zorunlu askerlik görevi |
compulsory military service n.
|
|
425 |
Politics |
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü |
ss (secret service) n.
|
|
426 |
Politics |
lordlar kamarası başkanlığı görevi kiliseye bağlıyken verilen bir unvan |
keeper of the king's conscience n.
|
|
427 |
Politics |
temsil görevi |
fiduciary duty n.
|
|
428 |
Politics |
ana görevi lordlar kamarasına ulaklık yapmak olan şövalye |
gentleman usher of the black rod n.
|
|
429 |
Politics |
daha büyük bir zümre içinde itici güç görevi yapan unsur |
ginger group [uk] n.
|
|
430 |
Politics |
baş memurun dini görevi |
officiality n.
|
|
431 |
Politics |
memurun görevi |
officialty n.
|
|
432 |
Politics |
danışman görevi bulunan yasama organı yetkilisi |
parliamentarian n.
|
|
433 |
Politics |
bir görevi yerine getirmek |
perform a task v.
|
|
434 |
Politics |
görevi devralmak |
take over the portfolio of v.
|
|
Institutes |
|
435 |
Institutes |
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü |
united states secret service n.
|
|
436 |
Institutes |
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü |
us secret service n.
|
|
437 |
Institutes |
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü |
usss (united states secret service) n.
|
|
Industry |
|
438 |
Industry |
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma |
multiskilling n.
|
|
439 |
Industry |
(görevi) kurum dışından olan çalışanlara atamak |
outtask v.
|
|
440 |
Industry |
görevi sırasında alınan |
on-the-job adj.
|
|
Tourism |
|
441 |
Tourism |
bazı büyük restoranlarda görevi sadece şarap ve diğer içeceklerin servisini yapan garson |
wine waiter n.
|
|
Technical |
|
442 |
Technical |
ince işlerde masaya sabitleme görevi gören 3 ila 6 cm uzunluğunda çelik çubuk |
toe dog n.
|
|
443 |
Technical |
tornada dayanak görevi gören destek |
turning rest n.
|
|
444 |
Technical |
aktivatörün görevi |
actuator duty n.
|
|
445 |
Technical |
başlıca görevi ikinci derece elektronlar yaymak olan elektrot |
dynode n.
|
|
446 |
Technical |
enerji yönetim görevi |
energy management function n.
|
|
447 |
Technical |
görevi demiryolu raylarını denetlemek olan işçi |
lineman n.
|
|
448 |
Technical |
pervane çevirme görevi |
propulsion duty n.
|
|
449 |
Technical |
yastık görevi gören silindir |
cushion cylinder n.
|
|
450 |
Technical |
ek veya destek görevi gören, dışbükey bir yüzeye oturması için oyulmuş flanş benzeri aksam |
saddle n.
|
|
451 |
Technical |
sütun desteği görevi gören beton üzeri demir levha |
billet n.
|
|
452 |
Technical |
çerçeveyi veya kirişi üçgen parçalara bölen ve bozulmayı önleyici payanda görevi gören malzeme parçası |
brace n.
|
|
453 |
Technical |
binayı güçlendirmek için dikme ve kirişlere uygulanan ve soğuk geçirmez dış cephe için altyapı görevi gören koruyucu kaplama |
overlayer n.
|
|
454 |
Technical |
girişim veya polarizasyon özellikleri sebebiyle bazı dalga boyunlarındaki ışınları daha iyi ileterek bir çeşit süzgeç görevi gören şeffaf malzeme |
filter n.
|
|
455 |
Technical |
görevi konteynerleri veya cihazları kapatmak olan kişi |
sealer n.
|
|
456 |
Technical |
ağartıcı görevi görmek |
bleach v.
|
|
457 |
Technical |
rüzgargülü görevi görmek |
weathercock v.
|
|
458 |
Technical |
görevi yerine getirmeyen |
delinquent adj.
|
|
Computer |
|
459 |
Computer |
ağaç öğesi görevi |
tree item task n.
|
|
460 |
Computer |
başlat menüsü görevi |
start menu task n.
|
|
461 |
Computer |
görevi başlat |
start task n.
|
|
462 |
Computer |
gezinti görevi |
navigation task n.
|
|
463 |
Computer |
katıştırmada kaynak görevi gören uygulama |
embedding server application n.
|
|
464 |
Computer |
masaüstü görevi |
desktop task n.
|
|
465 |
Computer |
makinenin görevi |
machine role n.
|
|
466 |
Computer |
takım görevi |
team task n.
|
|
467 |
Computer |
toplu iş görevi |
batch job n.
|
|
468 |
Computer |
zayıflatma görevi |
fade task n.
|
|
469 |
Computer |
kullanıcıyı karmaşık bir görevi tamamlarken yönlendiren bilgisayar programı |
wizard n.
|
|
470 |
Computer |
bir programın içindeki belirli bir görevi gerçekleştiren yürütme birimi |
worker n.
|
|
471 |
Computer |
devredilen görevi gerçekleştiren nesne |
delegate n.
|
|
472 |
Computer |
(internet üzerindeki oyunlarda) puan kazanmak için tekrar tekrar aynı görevi yapma |
grinding n.
|
|
473 |
Computer |
manyetik disk üzerindeki verileri yazıp okumada kılavuz görevi gören dairesel manyetik yol |
data track n.
|
|
474 |
Computer |
görevi iptal et |
cancel task expr.
|
|
475 |
Computer |
görevi yeniden dene |
retry the task expr.
|
|
476 |
Computer |
görevi düzenle |
edit task expr.
|
|
477 |
Computer |
görevi sil |
delete task expr.
|
|
478 |
Computer |
görevi yinele |
repeat task expr.
|
|
479 |
Computer |
görevi tut |
hold job expr.
|
|
480 |
Computer |
görevi sonlandır |
end task expr.
|
|
481 |
Computer |
seçili görevi iptal et |
cancel selected task expr.
|
|
Informatics |
|
482 |
Informatics |
belirli bir görevi yerine getiren yazılım rutini |
handler n.
|
|
483 |
Informatics |
asıl görevi veri tabanı oluşturup sürdürmek olan kurum |
data bank n.
|
|
Telecom |
|
484 |
Telecom |
uçbirim görevi |
terminal job n.
|
|
Electric |
|
485 |
Electric |
çoğunluk taşıyıcısı oyukların iletim görevi gördüğü (yarı iletken) |
p-type adj.
|
|
Architecture |
|
486 |
Architecture |
şöminenin üzerindeki duvarı destekleyerek lento görevi gören hatıl |
manteltree n.
|
|
487 |
Architecture |
dış mekana açılan kapı görevi gören kanatlı pencere çifti |
french doors [us] [canada] n.
|
|
Construction |
|
488 |
Construction |
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek |
bracer n.
|
|
489 |
Construction |
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek |
shorer n.
|
|
490 |
Construction |
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek |
cribber n.
|
|
491 |
Construction |
(asansör kuyusunda) makara gibi kaldırma görevi gören düzenekleri destekleyen kiriş ile asansörün çıktığı en son kat arasındaki mesafe |
overhead n.
|
|
Furniture |
|
492 |
Furniture |
açıldığında şövale görevi gören katlanabilir saat |
traveling clock n.
|
|
Automotive |
|
493 |
Automotive |
şasi çerçevesi görevi yapan otomobil gövdesi |
unit body n.
|
|
Transportation |
|
494 |
Transportation |
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri |
thorough brace n.
|
|
495 |
Transportation |
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri |
thoroughbrace n.
|
|
496 |
Transportation |
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri |
thorough-brace n.
|
|
Railway |
|
497 |
Railway |
(balast) sırt görevi görecek şekilde doldurmak |
shoulder v.
|
|
Aeronautic |
|
498 |
Aeronautic |
hava hakimiyeti görevi |
air sovereignty mission n.
|
|
499 |
Aeronautic |
bir uçağın bir uçuş koridorunda yaptığı devriye görevi |
combat air patrol n.
|
|
500 |
Aeronautic |
çağrı görevi |
call mission n.
|
|